11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan!


Ramazan ayınız mübarek olsun.
11 ayın sultanı ramazanı dolu dolu karşılamak gerekiyor bence. Ramazan akşamları her şeyden farklı oluyor. Benim içim kıpır kıpır iftarı bekliyorum.
Size de hayırlı ramazanlar.

23.10

10 Ağustos 2010 Salı

Tatil bitti.


Tatil bitti,öğrenci milletinin tatili kısa kesmesi kadar saçma birşey yokmuş.
Yanıyorum.
En azından orada deniz vardı.
Neyse,sonra görüşürüz.

1 Ağustos 2010 Pazar

Korkusuz Korkak.

Başlık ile yazının hiç bir alakası yoktur. Saçma...

Şöyle bir yer düşünün,her gün yürüyebileceğiniz mesafede bir denizi olan,dertten,tasadan,gemden uzak, şehirdeki sıkıntıları çekmeden bol bol okuyabileceğiniz,yazabileceğiniz,bol bol yürüyebileceğiniz ve denize girebileceğiniz.
Gece 3 buçuklara kadar aralıksız içebileceğiniz,kimsenin birbirine yan gözle bakmayacağı-istisnalar kaideyi bozmaz-,aralıksız her gördüğünüze aşık olabileceğiniz,yakışıklı ve güzel dolu-nasıl bir ortamda yaşıyomuşum ben diyebileceğiniz-,amcalarla kanka olabileceğiniz, gitarlar çalıp şarkılar söyleyebileceğiniz bir yer...
İşte şu anda böyle bir yerdeyim ve oradan sizlere yazıyorum.
Bütün bunlara rağmen içimde bir sıkıntı var. -atışma-
Ama ben herşeyi kaale almayan bir insan olduğumdan bunları da pek takmıyorum,ama içimi bir yerlerden küçük bir fare kemiriyor. Kuzenlerimi çok özlemişim.
En son gidiyorum elimde çanta demiştim ya,yakında dönücem o çantayla...
Bir hayli dağınık oldum buralarda.
Hiç bir şey planlanmıyor,günün istediğimiz saati deniz kenarına inip yüzüyor,yanabiliyoruz.
Denizde yapacak birşey bulamayıp çeşitli takla oyunları oynuyor,kendimizi su balesi yaparken-debelenirken- buluyor ve bunlardan da sıkılınca dedikoduya başlıyoruz. Boyumuzun iki katı yerlere yüzüyor,nefesimiz kesildiği için boy veremiyoruz. Fena fena hareketler...
Ben aslında bunları anlatmaya değil,daha farklı konulardan bahsetmeye gelmiştim.

İnanır mısınız ben yine aşık oldum.
Hemde fena birine,kendime yakıştırmadığım.
Ama biraz daha bekleyin,yine aşık olucam.

öptüm.
23.40
-köyden-

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Gidiyorum şimdi...

elimde Çanta


Malum tatilimize yolculuk bugün gerçekleşiyor. Oradan da internet ile bağlantı kuracağım,sizi gizlice izleyeceğim fakat pek post atabileceğimi sanmıyorum. Bol bol güneş,kum,tatilin keyfini çıkarmaya gidiyorum. Ama yol gözümde büyüyor,bir de diyetteysen yol daha da uzuyor sanki.
Neyse,zor olacak ama gidiyorum.
Hepsinizi öpüyorum.
12.05
{Size fotoğraf göndermeye çalışacağım.}

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Rexona activreserve

Tekrar merhabalar.
Bugün yine çantamın içindekileri tanıtmaya devam ediyorum.
Yine tatilde kötü ter kokularım olmasın diyerek bu ürünü aldım. Gayet de memnunun.
Ürünün kokusu muhteşem. Almamdaki ilk etken oydu. Bamboo ile bunun arasında kalınca son anda bunu seçtim. Pişman da olmadım.


Ürünü tüm gün test edemedim ama 3-4 saatlik bir izlenimim var kendisiyle. Gerçekten kuru tuttuğu düşüncesindeyim. Lakin geçen günlerde bahsettiğim Fa ürününe yan ürün olarak kullanıyorum bunu lakin kendisinin terlemeye karşı herhangi bir etkisini görmedim.

İçindekileri ve özelliklerini buradan okuyabilirsiniz.

Bu ürünü de tavsiye ederim. Sizi yarı yolda bırakmaz :)
22.03-12 Temmuz

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Güneş Ürünleri

Öncelikle makyaj çantamın devamı açısından 100.postumda ARKO NEM Güneş Bakım ürünüme yer vereyim istedim.


Arko Nem Sprey Güneş Sütü
15 koruma faktörlü Arko Bronz Sprey Güneş Sütü güneşe aşırı hassasiyet göstermeyen, normal ciltler için uygun bir üründür. Sprey özelliği ile pratik, sağlıklı ve kalıcı bronzluk sağlar.

• UVA - UVB Filtre sistemi : Cildi güneşin zararlı etkilerinden korur.
• E Vitamini : Güneşin zararlı ve yıpratıcı etkisine karşı cildinizi bir kalkan gibi korur. Hücreleri yeniler.
• Aloe Vera : Nem dengesini düzenlenme ve besleme özelliğini sağlarken, cildinize gün boyu yumuşaklık ve pürüzsüzlük kazandırır.
• Suya Dayanıklıdır.



Resmi büyüterek ürünün içeriğini ve kullanımını okuyabilirsiniz.
Henüz ürünü denemediğim için herhangi bir yorum yapamayacağım ama kokusu gerçekten muhteşem... Ara sıra ellerime sıkıp mis gibi kokluyorum açıkcası,tavsiye ederim.

Ürünü tanıttıktan sonra çok önemli ve güncel bir konuya geçelim. Belki tatile çıkacak arkadaşlara bir bakıma faydalı olabilir. Güneş ürünümüzü nasıl seçeceğiz konusunda yararlı olabilir...

Güneş Ürünlerindeki SPF den bahsedelim öncelikle...
SPF yani Türkçe'ye çevrilmiş haliyle GKF, Güneş Koruma Faktörü demektir. {Sun Protection Factor}
SPF 2'den başlayarak 100 ve üzerine doğru gitmektedir. Ama uzmanlarca 100 faktörlü bir krem ya da süt ile 30 faktörlü bir krem ya da süt arasında pek bir fark yoktur. Yani 30 faktör açık tenli insanlar için yeterlidir. SPF 30 ve üzerindeki koruyucuların korumaları benzerdir. SPF 15 güneşin zararlı ışınlarını(UVB) %94-95 oranında emerken, SPF 28'de bu oran %96'ya çıkar.

SPF Faktörü Nasıl Belirlenir?
SPF x(normal cildin güneş ışınlarına karşı kendine koruma süresi) = X dakika
Bir örnek verirsek;
SPF 15 x 15 = 225 dakika
Bu da demek oluyor ki eğer güneş ürünü kullanmadan 15 dakikada kızarmaya başlıyorsam, SPF 15 olan bir ürünle 225 dakika korunmuş oluyorum. Yani 225 dakika sonra ürünümü yenilemem gerekir.

UVA? UVB?

UVA : Dalga boyu 400-320 nm arasında olan ışınlarıdır. Cildin daha alt tabakalarına ulaşan UVA ışınları cilt hücrelerini bozarak, dokuların esnekliğini kaybetmesine dolayısıyla kırışıklıklara ve erken cilt yaşlanmalarına sebep olur.
[Serbest radikallere karşı en etkili çözüm Vitamin E’dir. Antioksidan özelliği taşıyan Vitamin E, özellikle UVA ışınlarına yoğun olarak maruz kalınması sonucu oluşan serbest radikalleri yok ederek, cilt yaşlanmalarını önler.]
UVB : Dalga boyu 320 - 260 nm arasındaki ışınlardır. Bizim için çok önemli bir ışındır. Deriyle temas halinde vücut D vitamini sentezlemeye başlar. Bronzlaşma bu ışın sayesinde olur. Fazlası cildimizin gerilmesine ve kızarmasına sebep olabilir{Güneş Yanığı}. Azı karar,çoğu zarar da diyebiliriz.
UVA ve UVB ışınları uzun vadede cilt kanserine yol açabilir.

Güneş Kremi,Güneş Sütü,Güneş Yağı arasındaki Fark
Güneş Kremi ile sütü arasındaki tek fark yoğunluklarıdır. Yani ikisi de aynı ürün olup çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Güneş yağı ise güneşten korunmamızı değil,daha fazla bronzlaşmamızı sağlar. Daha çok esmer ciltler ya da bronzlaşmaya meyilli ciltler için önerilmektedir.
{Dikkat: Güneş yağı deri kanserini önlemez.

Güneş Sonrası Kremi nedir?

Güneş sonrası kremi, ne kadar istemesek de oluşan güneş yanıkları ve güneşten sonra ferahlamak ve cildi neme doyurmak adına kullanılan bir üründür. Güneşten sonra davul gibi gerilen derimizi yumuşatıp,serinletmeye yarayan bu üründen muhakkak edinmelisiniz. {Eskiler bu iş için yoğurt kullanırlarmış,bilirsiniz.}
Bende yine Arko Nem'in bir ürünü var,onu da artık tatilden sonra gösteririm kısmet olursa...

Şimdi öptüm hepsinizi :)
Tatil yaklaştığı için bir kaç yazıyı planlayıp öyle gidiceğim. Beni merak etmeyin olur mu?

21.21-18.33
Yazı cosmopisi.blogspot.com'a aittir.

Neutrogena Göz Makyajı Temizleyicisi

Merhabalar...
Sizlere seyahat için bir çanta hazırladığımdan bahsetmiştim. Şimdi sırasıyla bu çantamın içinde neler olduğunu gösteriyorum. Sıradaki ürünümüz Neutrogena Göz Makyajı Temizleyicisi...
Bir aralar Lancome Bi-Facil esintisi vardı. Herkes bu olmazsa olmazım diyordu hani. Bu ürün de onun gibi çalkalanarak kullanılıyor. {O ürünü kullanmadığımı dikkate alınız.} Çalkalamadığınız takdirde üstte ve altta olmak üzere 2 tabakalı bir ürününüz oluyor.


Öncelikle üründen bahsetmek gerekirse,kesinlikle çok güzel makyajı çıkartıyor ve fiyatı bakımından da gayet ekonomik. Ama tabiki üründe bol miktarda yağ olduğundan cildi bir hayli yağlandırıyor.


Ürünü nasıl kullanmanız gerektiğini buradan öğrenebilirsiniz.
Yağlı bir kalıntı bırakmaz diyor lakin az önce de bahsettiğim gibi yüzünüzü yıkamadıkça yağlı histen kurtulamıyorsunuz. Ama ürünün işlevine göre "Her güzelin de bir kusuru var." diyebiliyorsunuz lakin denemek için aldığım ürünü çok beğendim.
Bu ürünle waterproof göz ürünlerinizi bile zorlanmadan çıkartabileceğinizi düşünüyorum.

Kokuya hassas bünyeler için belirtmeden geçmeyeyim;
Kesinlikle rahatsız edici bir kokusu yok. Hatta hiç kokusu yok desem yeridir.

{Yarınki yazı : Güneş Kremleri,sütleri,bronzlaştırıcılar,SPF,UVA,UVB}
18.22

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Fa Blue Romance

Geçen günlerde size bir bülten yayınlamıştım Fa ile ilgili. O günden hemen sonraki gün elime bu ürünler geçti. Şimdi onları tanıtmak istiyorum.


Öncelikle Blue Romance serisinin kokusu mükemmel,son zamanlarda tam da böyle kokular arıyordum. Adından da anlaşılacağı üzere romantik bir koku. Gerçekten çok hafif ve yaz gecelerini çağrıştırmakta bana. Bu yüzden size ilerleyen günlerde göstereceğim çantamda çoktan yerini almış durumda... Biterse tekrar alırım.


Merak edenler için içindekiler,kullanım ömürleri ve miktarları da yazmakta. Ürünün değerlendirmesine gelirsek;

Kokusu: Mükemmel,gerçekten!
Kalıcılığı: Tam olarak test edememiş olsam da gün boyu kalıcı diyebilirim.
Kuruluk: Kesinlikle kuru tutuyor.
Deo: Kokusu çok güzel olmasına karşın pek kalıcı olmuyor. Tabi ki kalıcı olmasını bekleyemem ama kokusu bir anda uçup gidiyor.

Benim bu ürüne puanım 10 üzerinden 7 :)

12.53

6 Temmuz 2010 Salı

Ecem'le

Kaç zamandır buraya yazı yazamıyorum ama güzel bir haber vermek için geldim buraya;
Ablamın blogunu tuttuğu Ecem'in şahsi giyim kombin sitesi açıldı. Buyrun çarşamba pazarına :)

Ecem'le

Çok yakında yazı geliyor. Beklemede kalın!

23 Haziran 2010 Çarşamba

Taft ile...


TAFT İLE KENDİ SAÇ STİLİNİ YARAT YARIŞMASINA KATIL,
MUHTEŞEM HEDİYELER KAZAN…
TAFT İLE KENDİ SAÇ STİLİNİ YARAT,
BAŞTAN ÇIKARAN HEDİYELER KAZAN…
TAFT İLE SAÇ STİLİN YARIŞSIN,
MUHTEŞEM HEDİYELERİ SEN KAZAN…

Türkiye’nin bir numaralı saç şekillendirici ürün markası Taft’tan tam kafana göre bir yarışma… Şimdi Taft ile kendi tarzını tamamlayacak saç stilini yarat, muhteşem hediyeler kazan, arkadaşlarına hava at.
Saçlarına özen gösteriyorsun, dikkat çekip karşındakini etkilemesini istiyorsun. Peki onlarla muhteşem hediyeler kazanma fırsatına ne diyorsun? O zaman vakit kaybetme, hemen Taft saç jölesi, spreyi ya da köpüğü ile saçlarına tarzını tamamlayacak en uygun şekli ver, kendi tarzını yarat, fotoğrafını http://www.verytaft.com/ adresine gönder. En çok puanı ve muhteşem hediyeleri sen topla…
Ve bu yazın 1 numaralı övgüsü “You are very Taft’ı duymaya hazır ol..
En çok puanı topla hediyeleri sen kazan…
Dünyaca ünlü saç uzmanı Schwarzkopf’un lider saç şekillendirici markası Taft’ın sıra dışı yarışması şimdi seni bekliyor. "Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması"na katılabilmek için, kendi tarzına uygun bir Taft ürünü ile yarattığın saç stilinin fotoğrafını çekip http://www.verytaft.com/ adresine göndermen yeterli. Oy kullananlar, sana oy verdikçe topladığın puanlar seni hediyelere yaklaştıracak. Ayrıca Facebook, Twitter ya da e-posta kanallarında, kendi gönderdiğin saç stil fotoğraflarını paylaşarak da oy toplama şansını artırabilirsin.
Yarışma heyecanına hazır mısın?
Yarışma heyecanına hazır mısın? Çünkü Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması 15 Mayıs’da başladı, katılmak için geç kalma. Birbirinden değerli hediyeler seni çağırıyor. Yarışmanın 1.si Iphone 2G, 2.si Nintendo Wii Oyun Konsolu, 3.sü ise Sony Dijital Kamera kazanıyor. Sürprizler bununla da bitmiyor. Ayrıca 100 kişi ile birlikte, stillere oy veren her 100. kişi de Taft Hediye Paketi kazanma şansı yakalıyor. Taft kendi seçeceği stile de Taft Özel Ödülü verecek. Yarışma 10 Temmuz tarihinde sona erecek.
6 farklı kategoride katılım şansı…
Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması’na 6 farklı kategoride katılabilirsin. Saçlarını bu kategorilere uygun olarak istediğin Taft ürünü ile şekillendirebilirsin. Seçim senin. İşte kategoriler:
Orijinal
Hoşuna giden şeyleri nerede bulsan alıyor musun? Moda ile pek aran yok mu? Kendi stilini yaratıp, ne giyersen giy kendine yakıştırıyor musun? Bilim kurgudan hoşlanıyor, tatil planı yapmadan, şehirdeki festivalleri mi takip ediyorsun? Gitar çalar mısın ya da fotoğraf makinen sürekli yanında mı? Sen orijinalsin! Saçların da öyle olmalı…
Doğal
Enerji dolu ve hareketli misin? Sadelikten hoşlanıyor iddialı şeylerden uzak mı duruyorsun? Enstrümantal müzik dinliyor, yağmurda yürümeye bayılıyor, paten yapıyor, romantik filmleri mi seviyorsun? O zaman sen doğalsın…
Şık
Girdiğin her ortamda fark ediliyor musun? Ayakkabılarını herkes kıskanır mı? Nereden giyindiğini herkes merak eder mi? Meraklı bakışlara alışık mısın? Aksesuarlara önem verir misin? Yaptığın her işte detaycı mısın? Klasik romanlara bayılıyor, romantik filmleri kaçırmıyor, Fransızca şarkılar mı dinliyorsun? Şıklık senin yapında var. Yarışmaya bu kategoride katılmalısın.
Alternatif
Hareketli ve sabırsız, hayatla çok fazla derdi olmayan, özgür ruhlu, renkli ve eğlenceli misin? Kaykay kullanır, çizgi roman okur, çadırınla müzik festivallerini takip eder, sırt çantandan ayrılmaz, pop-punk ya da ska mı dinlersin? Senin kategorin kesinlikle bu…
Trendy
Kendin ve zevklerin için mi zaman harcıyorsun? Daima bakımlı mısın? Trendleri takip eder, en moda mp3 player’ın tüm özelliklerini bilir, telefonun olmadan hiçbir yere adımını atmaz mısın? Şehirdeki en popüler mekanların daimi müşterisi misin? O halde saçlarınla da trend yarat…
Karizmatik
Nerede nasıl davranman gerektiğini çok iyi biliyor, ardında aklı soru işaretleri ile dolu bir hayran kitlesi mi bırakıyorsun? Ne giyersen yakışıyor mu? Kendine özgü ve beğenile bir konuşma tarzın mı var? O halde karizmanı saçlarınla tamamla…
Vakit kaybetme… Kategorini seç, hediyeleri kazanma fırsatını kaçırma. Şimdi doğru ayna başına…
http://www.verytaft.com/

FA Blue Romance







FA BLUE ROMANCE SERİSİ İLE
YAZ BOYU EŞSİZ FERAHLIK...
Yaz güneşi artık içimizi ısıtmaya başladı. Hepimiz gün boyu hareket için enerji doluyuz. Ancak havaların ısınmasıyla en büyük kabusumuz da geri geldi: Ter... Ne yazık ki terlemenin verdiği rahatsız edici his, sadece kötü koku ile sınırlı değil. Yapış yapış bir his ve kıyafetlerin koltuk altlarının ıslak görünmesi tüm bayanlar için büyük bir problem. Hemen karamsar olmayın. Dünyanın en çok tanınan vücut bakım markalarından birisi olan FA’nın ilkbahar yaz serisinden Blue Romance Deosprey ve Roll-on ile ferah bir yaz sizi bekliyor.
24 saat ferahlık etkisi ve çekici koku...
Fa Blue Romance Deosprey, protectiva içeren double active formülü sayesinde vücut kokusuna karşı etkili koruma ve 24 saat güvenilir ferahlık hissi sağlıyor. Ürün, aynı zamanda cilde dost özel formülü sayesinde cildi de koruyor. Fa Blue Romance Deosprey, hoş kokusu ile çekici bir etki yaratarak daha büyüleyici olmanıza yardımcı oluyor. Uzun süreli kalıcı kokusu altında kadınsı çekiciliğinizin hemen fark edileceğine emin olabilirsiniz.
Vücudunuzda yaz boyu bahar tazeliği...
Fa Blue Romance Roll-on, yaz süresince ferahlık hissi yaşamanız için bir başka alternatif. Fa Blue Romance Roll-on’un özel formülü ile siz de koltuk altlarınızda kullanarak terleme sorununa karşı eşsiz rahatlığın tadını çıkarabilirsiniz. Ürünün kalıcı kokusu ve sıra dışı etkisi ile 24 saat güvendesiniz. Üstelik pratik ambalajı ile çantanızda taşıyarak her an kullanabilirsiniz.
Dermotolojik olarak test edilen Fa Blue Romance Deosprey ve Roll-on yumuşak formülü ile cildinize uyumlu.

17 Haziran 2010 Perşembe

Regaip Kandili

http://yenigemerek.org/resim/b-75860-regaib_kandili.jpg



Regaip Kandili veya Regâib Kandili Hicri takvimin Receb ayının ilk Cuma gecesine denk gelen kandil gecesidir. Kökü "arzulamak, meyletmek" anlamlarına gelen regâib sözcüğü Kur'an'da geçmez. İslam kültüründe diğer kandiller gibi önemli bir yeri olan kandilde İslam peygamberi Muhammed'in iki rekat namaz kıldığına ilişkin çeşitli rivayetler vardır.

Regaip Kandili doğrudan Kur'an kaynaklı olmasa da dinî kültürde zamanla büyük kutlamalarla kutlanmaya başlanmış ve kendisine burada önemli bir yer edinmiştir. Klasik dinî kültürün yanı sıra tasavvuf geleneği ve kültüründe de bu kandil diğer kandiller gibi önemli bir yere sahiptir ve büyük kutlamalarla kutlanır.

Kainatın varlık sebebi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) aziz, mubarek ruhunun anne karnına düşmesiyle hak katında önemli bir konuma gelmiş gece. Her sene recep ayının perşembeyi cumaya bağlayan ilk gecesidir.


Regaip Kandiliniz mübarek olsun... Allah'ın bahşettiği bu kredileri iyi kullanalım Müslüman kardeşlerim :)

Dönecem.

22.04

23 Mayıs 2010 Pazar

Farkettim de...

Farkettim de,ben objektif olarak yorum yapamıyorum. Hep subjektifim,hep haklı bulduğum cepheden bakıyorum. Oysa ki diğer cepheden bir bakabilsem hayatın gerçeklerini de görebileceğim. O zamandır ki insanların ne çektiğini anlayabileceğim,bırakıyorum bu saatten sonra subjektif olmayı,çevreye önerirken objektif olmayı bir kere de ben objektif olmayı denemeliyim.

Sonra efendim,Survivor'a gidiyorum,gelicem...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Ay ay aman...

Ay ay aman aşk aşk aşk ay...
Bu aralar ağzıma dolanan bu şarkı ile başladım. Aslında tam olarak dinlememiştim,buraya ekliyorum diye de dinliyorum. Güzel güzel,nice! Sözleri de güzel,evet bizi deli ediyo...

Demiştim burası bir kozmetik blogu olma yolundan biraz sapıcak diye,ah şu fotoğraf makinesinin pillerinin şarj aletini bir bulabilsem,neler eklicem de...

Size verdiğim şarkıları dinlediniz mi? Hani şu Hallaç Rüstem'in şarkısını...
Atım olaydı gelirdim Ürmüz,öyle ise bin bana atın olayım kısmı bir kaç gündür ağzıma dolandı,deli gibi her yerde de söylenmiyor. Fena bir şarkı. Vazgeçtim,dinlemeyin bence... Günah benden gider.


Google'deki oyunu gördünüz dimi,ilk gördüğümde logonun böyle işlevsel bir yanı olmadığını düşündüğümden Pacman yazıp aratıcaktım,çünkü çok özlemişim. Ama ben tam yazarken şarkısı çalmaya başlayınca sevindirik oldum. Kaç günden beri Google'ye girdiğimde ne aradığımı,arayacağımı unutup oyuna dalıyorum. Mükemmel! Şu mavi ve kırmızısı hep beni köşeye kıstırıyorlar,dikkat edin!

Hafta sonu planı yapmayı çok isterdim fakat Perşembe günü halıları hallettiğimden olsa gerek bacaklarımın arkası bitap oldular. Yürürken değil de,yerden kalkarken falan zorlanıyorum. Yarın bi' plan yapabilirim umarım.

Hadi bir şiirle bitirelim,edebi yanım da ortaya çıksın...

Bir tas zehir verin bana içeyim
Tek unutmak için acılarımı
...Baksana; kırdılar kapılarımı
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim
Kurşuna dizdiler anılarımı
Yenik düştüm bu savaşta neyleyim
Bir mezar nasılsa işte öyleyim
Unuttum en güzel şarkılarımı
Gündüzü yok upuzun bir geceyim
Yitirdim umut kırıntılarımı
Sevgimi, neşemi, bütün varımı
Çaresiz bir yokluğun içindeyim
Gömdüm içime yıkıntılarımı
Arıyor bir yarım öbür yarımı...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Hadi öptüm,iyi akşamlar,geceler...

22.39

20 Mayıs 2010 Perşembe

Ateşe baca lazım,kitaba hoca lazım...

Tabi ki öncelikle ölen madencilerimiz için çok üzgünüm.
Allah kendilerine rahmet,ailelerine baş sağlığı versin inşallah.
Zehirlenerek hayatlarını kaybetmişler,eğer biraz daha şanslı olsalardı temiz hava alarak hayatta kalabilirlermiş. Tabi bu da bir ihtimal.

Bu yazıyı bugün yazmak pek duyarsız olduğumu göstermez umarım,çünkü bir kaç gündür nasıl bir baş ağrısı çektiğimi anlatamam. Bu yüzdendir ki böyle eğlenceli müziklerle vakit geçiriyorum. Biraz sıkıntımı atıp rahatlıyorum.
Sanırım 7 Kocalı Hürmüz filminden ve müziklerinden ne kadar haz ettiğimi yazmıştım,yazmadıysam bile yazıyorum işte. Müzikleri ve oyuncuları gerçekten çok güzel kurgulanmışlar. Her koca bir kişiliği temsil ediyor. Mutlaka izlemenizi bir kere daha tavsiye ediyorum.

İşte bunları da mutlaka dinleyin olur mu?
Bu Gece Lazım - Kabadayı Koca ile Havva söylüyor bunu filmde :)
İme Prezakias Çiftetellisi - Hallaç Rüstem

Kusura bakmayın burası makyaj blogu olmaktan çıktı ki daha da çıkacağa benziyor. Adını değiştirmeden sadece eklemeler yapıcağım bloga... Tabi ki makyaj postlarım da devam edecek ama dediğim gibi çok sıkılgan bir yapım olduğundan kozmetikle devam edemedim. Üzgünüm...
Birkaç değişik bölüm ekleyeceğim buraya :)

Görüşürüz :)
19.08


19 Mayıs 2010 Çarşamba

19 Mayıs ve Maden Patlaması

Öncelikle tüm halkımızın 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!

Burada malesef eğlence yapılamayacak,tüm programlar iptal oldu çünkü biliyorsunuz Zonguldak'ta acı kayıplarımız var. 30 kadar işçi maden altında kaldılar ve tüm Zonguldak olarak büyük bir hüzün içerisindeyiz. Allah ölenlerin ailesine baş sağlığı,diğer madencilerimize de direnç versin inşallah. :( Allah onları bize bağışlasın! Amin!


İndim maden ocağına kara elmas diyarına
Yeryüzü sıcak olsun diye dost
Yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
Çocuklarım gülsün diye dost
Oysa bizim evde gülen yok

Yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
Kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
Günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
Yalanlara artık sabrım yok...

Bugün maden ocağına kara elmas diyarına
İnmedik selam olsun sana dost
Ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
Grev grev güneş doğmuş dost
Artık kaybedecek birşey yok

Yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
Madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
Günü geldi grev derler dost
Artık kaybedecek birşey yok !!!


16 Mayıs 2010 Pazar

3 kız ateşle oynuyor...




Yanmış çıkmış ve ben "daha çoook var" diyerek bakmaya bile üşenmişim. Fakat Pegasus'un hızını unutmuşum sanırsam :) Daha dün gördüm. Sevinç çığlıkları attım,en yakın zamanda sana kavuşmak dileğiyle. Buyrun bu da tanıtımı;

Gece evinde işler karanlığa dönmüştür. Zoey kızılkuşun ruhu parçalanmıştır.Uğruna ayakta durduğu herşey parçalanıyor,ve kırık bir kalp onun sonsuza kadar diğer dünyada kalmayı istemesine neden oluyor.Zoey hızla kayboluyor. Arkadaşlarına geri dönüp dünyayı düzene sokmaya müsait olması giderek daha şüpheli görünmeye başlıyor. Ona yaşayan sadece tek bir kişi ulaşabilir ,stark'ın onu geri getirmek için bir yol bulması gerek.ama nasıl? Vampir konseyi bunun için onun ölmesi gerektiğini öngörüyor.ve sonra zoey kesinlikle pes edecektir.

Stevie rae Zoey'e yardım etmek istiyor ama onun kendi problemleri var. Asi kırmızı çaylaklar ayaklanıyor ve bu sefer stevie rae bile onları bunun sonuçlarından koruyamaz. Birbakıma erkek arkadaşı olan dallas çok tatlı ama kendi iyiliği için biraz fazla meraklı. Gerçek şu ki stevie rae belkide zoey'i eve geri getirebilecek ama onun tüm dünyasını yıkma tehlikesi yaratan şey hakkında büyük bir sır saklıyor

Bütün bu karmaşanın arasında Afrodit geleceği görmesini sağlayan vizyonları ile herzaman kutsanmıştı ama şimdi nyx onunla kendi sesiyle konuşmaya karar verdi .afroditin sadakati farklı yollarla sallanabilir ama şimdi zoey'nin kaderi dengede asılı durmaktadır


üç kız... ateşle oynuyor...eğer dikkat etmezlerse herkez yanacak...
[İşte Pegasus'u seviyorum]
Bu kadar uzun zamandır beklediğim şeyi,sonradan görmek beni delirtti. Dün akşam bi' fena oldum. ehe.


Eee.Bi'de bununla birlikte Türkiye'de piyasaya sunulan bir kitap var ki,o da benim gibi fantastik severlerin merak edeceği bir kitap :) [uzun tümce.]

DENİZ TANRIÇASI

GECE EVİ SERİSİNİN YAZARI P.C. CAST’TAN TUTKUNU OLACAĞINIZ YEPYENİ BİR SERİ

TANRIÇA SERİSİ’NİN BİRİNCİ KİTABI
DENİZ TANRIÇASI

“Kim bir tanrıça olmak istemez ki?.. Buradaki ilginç aşk hikâyeleri keskin karakterler ve zekice diyaloglarla dolu.”
Romantic Times

25. doğum gününü dairesinde tek başına geçiren Hava Kuvvetleri Teğmeni Christine Canady tek bir dilek diler: Hayatında birazcık sihir olmasını… Biraz fazlaca şampanya içtikten sonra, bir çılgınlık yapar ve bir tanrıça çağırma ritüeli düzenler.
Hayatının daha az sıradan olacağını ummaktadır, ama büyünün gerçekten de işe yarayacağını hiç düşünmemiştir!

“Deniz Tanrıçası kesinlikle bu zamana kadar okuduğum en farklı fantastik romans. Başından sonuna kadar, sürprizlerin hiç sonu yok. Kitapları o kadar keskin ki bir çocuk gibi imkânsıza inanma payı bırakıyor. Çok sevdim!”
Sharon Sala

“Fantastik tutkunlarının büyük zevk alacağı bir kitap.”
Christopher Moore

“Aksiyon dolu, eğlenceli, fantastik bir eser. P.C. Cast klasik fantastik öğeleri unutamayacağınız bir hikâye içinde işlemiş.
Kesinlikle tavsiye ediyorum.”
K.D. Wentworth

“Eğlenceli, seksi… ilginç diyaloglar var. İyinin kötüye, modern kolaylıkların eski kültüre karşı savaşında bir parça Güzel ve Çirkin’i andıran bu seri sizi büyüleyici bir fantastik dünyaya taşıyacak.”
Romance Reviewer
Eminim bu kitabın da fanatikleri olacaktır,eminim bu da güzeldir. Umarım bu da bizi kitap yazmaya şevk eder. Pegasus'un kıyağıdır bu bize. Unutmayalım,unutturmayalım :)
Sizin de mutlaka okunacaklar listenize girmişlerdir umarım.
Bu yazıdan sonra çok spesifik bir konuya parmak basıcam,beklemede kalın.
Ama önce kitaplar beni bekler :)

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Gizli Klasörleri Göster"me" sorunu

Merhabalar...
Bu haftam da diğer haftalarım gibi kafam bulanık olarak geçiyor,sanırım yine kahve seanslarına başlamak gerekiyor. Aklıma gelmişken atayım bi' tek :)

Şimdi efendim,bilgisayarımda yaşadığım bir sorunu az önce taze taze çözmemi anlatacağım sizlere...
Öncelikle;
bunu yapmak istemeyebilirsiniz,çünkü benim Windows'u güncelleştirmem gerekiyordu ve Windows anahtarını çoktan kaybetmiştim. Siz buna dikkat edin,yoksa benim gibi Müşteri Hizmetleriyle 7.53 dakika paralı konuşmak zorunda kalabilirsiniz,üstelik o kadının gıcık sesini dinleyerek,sakin sakin :)

Ben,bir yere gittiğimde slaytımı hafıza kartımda götürmüştüm aceleyle,fakat hafıza kartım diğer bilgisayarda sorun yaratınca arkadaşım da gizlemişti klasörümü... Buraya kadar ne kadar güzel değil mi?
Eve geldiğimde işler karıştı,bilgisayarıma resim atacakken resim attığım Disc dosyam kaybolmuştu. Çünkü gizlemişti. Ben de klasör seçeneklerinden Gizli Klasörleri Göster seçeneğini işaretleyip tekrar denedim fakat hala tık yoktu. Tekrar girip baktığımda benim işaretlediğim alan boş,gösterme olarak işaretli...

Tabi bu işe sinirlenip,defalarca kez denedim. Fakat olmadı,yapamadım.
Virüs aradım,taradım,tarattım.
Bulamadım!
En sonunda boşverip geçtim,fakat bugün öylesine birşey denerken bir klasörümü gizli yaptım ve bulamadım. Daha sonradan buldum fakat aklıma bu gelmişti ve ben buna takmıştım.

Öncelikle aradım,taradım,google amcaya sordum sorunumu. Sağolsun benim yadigarım cevap verdi bana,cevabım ComboMix adlı virüs tarama programında saklıymış.
Dikkat edin,eğer böyle bir sorun varsa,bilgisayarınız bu programı virüs olarak algılayıp sizi uyarabiliyor. Fakat siz ona aldırmayın,virüs değil o...
İndirip tarattım,bilgisayarım kapandı fakat açılmadı.
Aksilik değil mi?
Ben yusuf yusuf olmuş bir şekilde beklerken Windows güncelleştirme penceresi ekrana çıktı,resmen güncelleştirmezsen giremezsin bilgisayarına,ezik diyordu bana.
Babam içerden gelinceye kadar gittim aradım Müşteri Hizmetini,neyse ki sorunu hallettim, şu an sizlere yazabiliyorum ve gizli dosyalarımı gösterebiliyorum.
Çok şükür...
Önemli Not: Bu program kesin virüstür,çok şüphelendim dedim fakat bilgisayarımı öyle rahatlattı ki,2 dakikada açılan resimler şimdi saniye bile bulmuyor. Evet,bir şey daha öğrendik bu vesileyle...

Öpüyore.

20.43

9 Mayıs 2010 Pazar

Anne!


Her ne kadar şu an konuşmasak da sen hiç birşeyin bedelini istemeden yaratılan mükemmel bir varlıksın. Ben de anne olduğumda seni hatırlayıp,şu an kızdığım davranışlarına hak vermeyi umuyorum.
Güzeller güzelim!
Çok yaşa sen anne!
Evinin canısı,kızının anası,hayatın anlamısın!
Çok yaşa sen anne!
Bir ömür benimle,bizimle ol!
Seni seviyorum.
23.59

29 Nisan 2010 Perşembe

Çok tuhafım!

Efendim,şimdi bizim bir komşumuzun (itiraf edeyim ki kendisini hiç tanımıyorum) evi yanmış,bunun üzerine o dökük evde kalırken kendini sigaradan yakmış. Bunun üzerine Tıp Fakültesine kaldırılmış ve buralarda hep babam ilgilendi.

Şimdi efendim,adamcağız hastaneden çıktıktan sonra evine gitmiş. Islak döşekte kıvrılmış,4 bir yanı açık olan yerde yatıyormuş. Ne kadar acı bir durum. Bunun üzerine babam gittiğinde (yeni haber verilmişti) üşüdüm demiş. Babam da dayanamamış,bizim alttaki dükkana yatırdı kendisini.

Ayıp olmasın ama kendisi yoksulluktan aklından olacak dereceye gelmiş,yani hafif sallantıları oluyormuş babamın dediğine göre. Ama bence gayet iyi,babamın anlattıklarına göre. Neyse şimdi bizim altımızdaki dükkanda kalıyor ama hep de orada kalacak değil.
Ne yapalım anlayamadım.

Orada kalsın,başımla beraber,ne olacak sonuçta ama bizim de her an evi verme gibi planlarımız var. Babam yeğenlerini falan aradığında salak salak davranıyorlarmış.

Çok kötüyüm,o aşağıda belki keyfi çok rahat ama ben yine de onu düşünüyorum.
Babam eski yattığı yere göre orası villa diyor,bir de ısınsın diye karşısına ufo koymuş canım babam :) Rahatı yerindeymiş şimdi. Isındım diyormuş,rahatlamış.

Çok üzülünce biraz kasıyorum yazıda. Çok üzüldüm gerçekten. Ne yapmalı?


19 Nisan 2010 Pazartesi

İçimde bir buruk acı var!


Bugün sevgili annem ve yeğenim evdeki "Pamuk" adlı kuşumuzu uçurmayı başarmışlar.
Önceleri onu pek sevmesem de sonradan canım gibi bağlandım.
Şimdi ise çok özlüyorum onu ...

Daha fazla yazamıyacağım,çünkü gözyaşlarımı tutamıyorum.

İnşallah geri gelirsin be pamuk :(

17 Nisan 2010 Cumartesi

Başarısızlıklar Silsilesi


Başarısızlıklar Silsilesi

Neden böyle bir başlık attın diyebilirsiniz,çekinmeyin. Lakin gerçekten hayatta karşıma çıkan başarısızlıklar ve aşamadığım engelleri yazıp sizlerden öğütler,kısa kısa nasihatler almak istiyorum.

Neden Başaramıyorum?

Bu yazarın sahibesi sevgili yazar hanım neden başaramıyor? Bunun en büyük sebebi "üşengeçlik" , diğer bir sebebi ise "beyni kandıramama" durumu...

"Üşengeçlik" hakkında gerçekten yapacak birşey bulamıyorum,çünkü bu bir hastalık. Birşeyler planlayıp planlayıp ertesi gün üşengeçlik yüzünden yapamıyorum. 2 adım atmak zor geliyor bana. Evet kabul ediyorum ben çok üşengeçim.

"Beyni kandıramama" durumunu ise şu şekilde açabilirim;

Eğer birşeylerde başarılı olmak istiyorsanız fakat toplum buna inanmıyor ve sizin benliğinizde inananmama dürtüsü oluşturuyor fakat siz buna inanmak istiyorsanız olay beyni kandırmaktan geçiyor. [Çok geçişli cümle :D]

Beyni kandırma meselesi bazı durumlarda çok işime yarıyor fakat buna çok ihtiyacım olduğu dönemlerde pek bir işe yaramıyor.

Dün Astral seyahate çıkmak için beyni kandırmak gerekiyordu. Yapamadım,uyumuşum!

Bir diğer mesele ise tezcanlılığım. O daldan o dala sıçrayıp,bu konu yüzünden çok kurs bırakmışlığım var. Hemen sıkılıveriyorum.
Siz bana bu iş 2 gün içinde bitecek ama mükemmel olacak deyin yaparım, lakin siz bana bu iş 1 ay içinde bitecek yavaş yavaş yapılacak ve mükemmel olacak deyin o iş çok vasat olur. Anlatmak istediğim tam da bu...

Hayır tamam biliyorum,herşeyin farkındayım,ukalalık olacak kahretsin ama çok da zekiyim elhamdülillah :P

Ama yok,bir işte tutunamıyorum.
Takı,saz,telekinezi,hidrokinezi,makyaj,saç gibi daldan dala zıpladığım için bir konuda tutunup blog yazmam da imkansız oluyor,çat pat idare ediyorum.

Ah,bir de takıntılar konusu var ki ona hiç girmiyeceğim :)
İyi geceler,rüyanızda beni görün ...



00.35 - 00.41

15 Nisan 2010 Perşembe

Ata'm!


1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde,danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini veee..
7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini, biliyor muydunuz?

AB'ye kafam girsin!

14 Nisan 2010 Çarşamba

Kısa kısa.


Bu afişi gördüğümde bir mutlu son daha olacak ama önümüze yeni çizgi filmler çıkıcak bunun sonucunda diye sevindim. Çünkü şirek sıkmaya başladı artık. Hep aynı hikayeler falan :)
Ama ne olursa olsun çocuk ruhum ağır basıyor ve izliyorum. İzledikten sonra da büyük bir keyif alıyorum. Psikopat mıyım neyim?

-Psi-Ball yapabiliyorum. İnanılmaz zevkli bir olay. Ah o psi-ball'ı bi' fırlatmayı öğrensem :)

-Ruhsal dünyamda yolculuğa çıktım. "Yapamam" demiyorum artık... Özellikle kendi içimdeki hastalıklara karşı. Şu yaptığım zamanla bir etkili olsun,sizlere de anlatıcam nasıl yaptığımı. Duru görünüz olucam sizin :) Şifa dağıtıcam :)

-Psi-wheel'i yaptım fakat, pek kasamadım. Bir kere oldu,ondan sonra tık yok :D Zaten kolaymış ki :P

*Not: Bütün terimleri internetten tek tek araştırabilirsiniz. Ki sırf bunun için yazmadım. Ruhsal yolculuğa çıkmak isterseniz diye :P


-Vay,şimdi bir video seyrettim,nasıl atılacağını da öğrenmiş bulundum.
Neyse efendim :)
Şimdilik yazacaklarım bu kadar,iyi geceler diliyorum hepinize :)

23.40


10 Nisan 2010 Cumartesi

Inglot Freedom Shadow 2


Yine Inglot'tan alınan mavi ve pembe farları tanıyacağız bugün :)


Renkleri olduğu gibi yansıtmaya çalıştım. Flaşın yansıması olmasaymış birebir olacakmış,öyle düşünün :)

Pembe far kesinlikle koyu bir pembe. Halk arası tabiriyle "çingene" pembesi bir renk. Sedefli bir far. Yapısı gayet güzel,far fırçasıyla çok uyumlu,güzel dağıtılıyor :)
Renk : 755S2

Mavi Far mavi yazının renginde bir far... Pembe için söylediklerim bunun için de geçerli... Bu da sedefli bir far,içinde hafif ışıltıları var.
Ayrıca ikisi de çok kalıcı...
Sarı far gibi ;)
Renk: 431

Swatch'ları ise şöyle :)


Takipte kalın :)

Aslı:)
14.30

Inglot Freedom Shadow :)


Merhabalar :)
Uzun bir aradan sonra sizlere çok önce aldığım Inglot paletimdeki sarı farı yani 768S6 numaralı farımı tanıtmak istiyorum ...
Inglot'taki indirimden almıştım 5.5 Tl'ye... Gerçekten bu kalite için komik bir fiyat.

Farımızın içinde çok güzel ve çok hafif ışıltılar var resimden de anlaşıldığı üzere :)
Farın boyutu çok devasa görünmüş fakat farım 1 TL'nin köşelisi olarak düşünülebilir hiç almayanlar için :)

Dün swatch almak için elimin üzerinde denedim ve yıkamadım :)
Sabah kalktığımda hala yerli yerindeydi :)
Ben bunu çok sevdim:)
Şimdi paletimdeki parçalanmayan diğer renklerimi de tanıtıp sabunlara geçeceğim :)
Takipte kalın :)

15 Mart 2010 Pazartesi

Değişim başlasın a dostlar!

Bir sürü bahaneyle giriş yapabilirim bu yazıya :)


Çok boşladım biliyorum,çok sıktım artık.
Ama bunun sebebi üzerimdeki bıkkınlık falan değil,bilgisayarımın kartımı okuyamamasından kaynaklanan resim atamama problemi...
Ama neden 1-2 satır kelam yazmadığıma gelirsek bla bla bla...


Eğer sorunumu halledebilirsem,başlıyoruz :)
Hadi bakalım!

#aslı

26 Ocak 2010 Salı

Padaung Kadınları


Mümkün olabildiği her yerine takı takan bu kadınlar(kızlar,çocuklar)ın en büyük özelliği boyunlarına taktıkları kolye biçimindeki halkalardır. Bu kadınlara halk dilinde "zürafa kadınlar" da denmektedir.


Rivayetlere göre Padaung kadınları bu kolyeleri çeşitli sebeplerden dolayı takmaktadır.

Birisi zamanında erkeklere esir düşmemek için çirkin görünmeye çalışmaları,diğeri ise çeşitli hayvan saldırılarından boyunlarını korumak için taktıklarıdır.
Sanıldığının aksine Padaung kadınları bu durumdan rahatsız olmamakta,hatta kendi istekleriyle taktıklarıdır. Bunların asıl amacı boyunlarını uzatmaktır fakat bu halkalar boyunlarını uzatmaz,taşıdıkları yükten dolayı köprücük ve omuz kemiklerini düşürerek duruş bozukluğuna sebep olur.
5-6 yaşlarındaki çocuklara bu halkayı takmak isteyip istemedikleri sorulur. Kendi hür iradelerine göre halkaları takılır.
Takılan halkalar bir daha çıkartılamaz. Çıkartıldığında boyun uzun olduğundan kafayı taşıyamaz ve yana doğru kırılarak insan ölür. Fakat çıkartıldıktan sonra yaşayan tek kadın hayatını boyununa taktığı desteklerle geçirmiştir.

Resim Kaynak
Resim Kaynak

22 Ocak 2010 Cuma

Hakkımda 7 Şey


Sevgili Ceci'm beni mimlemiş... Sağolsun,o mimler de ben yapmaz mıyım :)
Hadi başlayalım o zaman...

1. Efendim en birincil özelliğim olarak şu anda aklıma gelen şey çok merhametli olmamdır. Birisi ile küstüğümde onu üzgün ya da kırgın görsem,dayanamam barışırım.
2. Hayatı tiiye alırım. Öyle bir alırım ki hemde ... Hayat benim oyuncağım olur. Herkesin neden bu kadar çok derdi olduğunu sanırsam bu yüzden anlamıyorum...
3. 2.maddeden de anlayacağınız üzere beni hiçbir zaman morali bozuk olarak bulamazsınız... Her zaman mutluyumdur,her zaman güleç. Suratımdan gülümsemeyi bir an bile eksik etmem. Hatta şu an bunu yazarken bile gülüyorum o şekil :)
4. Küçüklükten beri saçımı saç kurutma makinası ile kuruturum fakat hep ıslak dolaşmaya özenmişimdir. Ama sinüzitim olduğu için bunu hiçbir zaman yapamamışımdır. Utanmasam deniz kenarına bile kurutma makinası getirebilecek tip bir insanım...
5. Zaman takıntım vardır. Ve ben bundan çok rahatsız olsam da sürekli saate bakarım. Eğer yanımda bir saat yoksa vay halime... Hatta etrafımdakilerin vay haline. Kimde saat varsa bıktırana kadar sorarım evelallah :D [Aklıma geldikçe bakarım,her dakikam saatle değildir.] Hatta küçükken saatleri not tutuyordum,ileride birgün gelir de bak bu tarihte bu zamanı karalamışım derim gibisinden...
6. Hiç birşeyi atamam... Eğer etrafta çöp kutusu yoksa çikolata kaplarımı bile çantamda saklarım... Ve onlar benimle yıllanır artık. Yıllar yılı dert yolunda ne ilk ne de sonuncu onlar :)
7. Ve son olarak kırmızıyı ve karı çok severim... Tam bir kitap kurduyumdur... Not tutmayı,resim yapmayı ve fotoğraf çekmeyi de çok severim. [Yakında bunların hepsiyle ilgili ortak bir karara varıp diğer blogumda yayınlıyacağım zaten...]

**Az önce olağan bir aksiyondan çıkmanın verdiği heyecanla bu kadar yazabildim. Aslında 7.madde olarak aklıma başka birşey geldi de şu anda unuttum. Yazamadım... Neyse ben hatırlarsam yazarım,sağlık olsun...

Bende bu mimi ;

Siyah Kedi
Roxelanne's
Dominika
Bakkal
Sechhill
Colors of Angel
Zuzu Günlüğü'ne paslıyorum...

*Bunları yazdıktan sonra aklıma geldi... Şu "deyil" "miğde" "herkez" gibi şeyleri bloglarında göze soka soka yazanlara gıcık oluyorum. Bu bir madde değil de not olmalı bence. Hı hı evet.


21 Ocak 2010 Perşembe

Gece Serumu

Sizlere bu yazıyı saç bakım dosyamda yayınlamayı düşünüyordum ama biraz daha ön bilgi vermek istedim sizlere :) Efendim benim saçlarım aşırı dalgalı,aşırı kuru ve aşırı kabarıyor... Eğer yeni yıkandıysam tam bir fiyasko... Saçlarıma ne yaparsam yapayım,en fazla 1 saat dayanıyor... Bu yüzden benim saçlarımla sorunum bir hayli fazla... Hala tam olarak çözüm bulamasam da denediğim birkaç yol var... Onları bir sonraki yazımda paylaşmak istiyorum.
Şimdi gelelim asıl konumuza,saçlarım kuru olduğu için bu ürünün vaatleri bana çok uygun geldi... Tüm gece saçlarınızda durup,saçlarınızı parlatıyor bu serum... Ve gerçekten etkili...


Akşamları yatmadan önce bunu kafama sürüp,durulamadan bununla yatıyorum. Sabah kalktığınızda durulayıp durulamamak sizin elinizde... Avon'dan kendilerini 20 ytl gibi bir fiyata temin edebilirsiniz :) Güzel bir serum yapmışlar,kendilerini ilk defa tebrik ediyorum...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Zuzu Hediyeleri :)


Sevgili Zuzu Günlüğü'nden yılın ilk günü kazandığım hediyelerim birkaç gün önce elime geçti :) Öncelikle hepsine tek tek bayıldım,teşekkür ederim :)

Rosense'nin kremlerini zaten kullanıyorum,biliyorsunuz :) Bu yüzden onlar hakkında yorum yapmayacağım. İxora parfümlerim için de teşekkür ederim... Farların renkleri tam olarak aşağıdaki gibi :) Ben bunlarla çok güzel makyajlar yaparım yalnız :)

Bu kapakçıktaki ayna cezbetti beni :)
Sağol tatlım,güle güle kullanıyorum :)

18 Ocak 2010 Pazartesi

Moda ve Dikiş Zamanı hediyeleri :)

Bu arkadaşımız da güzel bir hediye kampanyası başlatmış. 2 tane hediye seçeneği var :)

Hediyeler çok hoş :)
Kazanmak istiyorumm :)

Buyurun buradan ulaşabilirsiniz !

13 Ocak 2010 Çarşamba

Gün Işığı Ödülüm

İlk defa ödül almanın verdiği heyecanla sizlere ödülümü taktim etmek istiyorum.
Bu ödülü bana layık gören Roxelanne arkadaşımı da kocccaamann koccamaaan öpüyorum... :)


Ben de bu ödülü ;

Hesionka
Mughetto
MakyajCantam
Zuzu Günlüğü
ve
Siyah Kedi'ye postalıyorum :)

9 Ocak 2010 Cumartesi

Uzun bir aradan sonra...

Sizi çok boşladığımı biliyorum,bir yığın yüküm vardı omuzlarımda... Hala da o yükü omuzlarımdan atabilmiş değilim fakat biraz ferahladım sadece...
Şu anda çok meşgulüm aslında fakat biriken yazılar ve fotoğraflar var... Onları tek tek ayarlıyacağım yayınlanması için :) Bu yazı benden canlı canlı gelsin şimdi :)
Geçenlerde Avon'un çıkarttığı en beğendiğim ve hasta olduğum parfümleri aldım. Kokuları özellikle harikalar fakat çok kalıcı değiller. Edt olmasının kötü bir yanı işte...

[Soldaki fire me up, sağdaki make me wonder]
Gerçekten adlarının da çağrıştırdığı gibi soldaki seksi ve çekici bir koku. Soldaki ise gizemli ve harika bir koku... Ben görüldüğü gibi sağdakini baş tacım yaptım fakat özel günlerimde kırmızısı daha hoş oluyor. Bu arada kırmızısı daha kalıcı gibi sanki :) Make me wonder,make me fireden daha hafif bir koku.


Bunlar ise MakyajCantam'dan gelen harika fırçalar... Sağdaki ise oriflame'den,Iraz'dan tamamen bağımsız bir fırça :)

Fırçalar hakkında tek tek yorum gelecek ama güzel fırçalar oldukları kesin.
Şimdilik bu kadar,en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere :)

(not:Sağdaki tarihler göz zevkinizi bozuyor olabilir ama benim tarih takıntım var,kusura bakmayın. Kesip atamıyorum :) )

4 Ocak 2010 Pazartesi

Doğum günüm kutlu olsun! :)


Bugün benim doğum günüm.
Kelimeler büyüyor ağzımda.
Bildiğim bütün hayatlarrr!

Evettt :)
Bugün beni ağlatan,üzen ve güldüren çok insan oldu. Ama bugün asıl arkadaşı öğrenmiş oldum. :) Neyseki artık...
Üzülmüyorum buna,seviniyorum. Hayatımdaki tüm pislikleri savurup attım bugün :)
Evet bugün benim doğum günüm,şu an duygu yüklüyüm. Bir hayli ...
Elim ayağıma dolanıyor bu satırları yazarken .
Çok şaşkınım şu anda...
:)
Doğum günüm kutlu olsun :)


1 Ocak 2010 Cuma

Oy 2010 oyyy :)

Ben her zaman bir yılı daha geride bıraktığımız için,ağlamamak için kendimi zor tutarım. Çünkü zaman ellerimizden akıp gidiyor,daha dün gibi hoşgeldin 2009 diyordum,daha dün gibi defterimin kenarına hoşgeldin 2006 diye karalıyordum. Hepsi hoşgeldi,hoşgitti...
Acımız,mutluluğumuz,sevincimiz,kırgınlığımız,üzgünlüğümüz,gıcıklığımız,bir parça burukluğumuz oldu ama yine de ne olursa olsun mutlu girdik yeni yıla...
Hep dileklerimiz mutlu oldu,güzel oldu... Herşeyi bir kenara itip yeni bir sayfa açtık 201o da :) Yolunda gitmesi gereken işleriniz varsa bile uğur getireceğine inandınız 2010'un :)
Çok üzüldüm 2009 sana,gittin,hiç bir zaman geri gelmeyeceksin,anılarım da gitti seninle,aklımda kalacak fakat gözümün önünde tekrar canlanmayacak olan anılarım,yazdığım yazılar,çizdiğim resimler hepsi 2009'la birlikte gitti. 2009 taslakları kaldı elimizde,boş bir gülüş,boş bir bakış kaldı ondan geriye sadece...

"2 0 0 9 , hadi gel bekliyoruz." Dediğim günler ne kadar net gözümün önünde.
Neden gittin sanki?

Yeni bir yıl,yeni bir umut,yeni bir bakış var şimdi...
2 0 1 0 da geldi işte :) Beklediğimize değdi mi gerçekten?
2009 geri gelsen???

[Not: Belki bu yazdıklarım bazılarınıza göre çok saçma gelebilir,fakat ben özlüyorum işte,geçen her yılı geri getirebilmek istiyorum,neden gitti,ömrümüzden 1 yıl daha gitti diye üzülüyorum. Artık biliyorum,2009'un çok güzel geçtiğini biliyorum,acısıyla tatlısıyla çok güzeldi... Ve her zaman bir burukluk var içimde,geri gelsin istiyorum... :( ]

Zaman kavramı benim için çok önemli,her geçen saniye benim için çok değerli,herkes için öyle. Fakat insan bunu ne zaman anlayacağını tartamıyor işte...

Ama şöyle bir durum var ki :)
2010'da yapalım,2009'a sığdıramadığımız güzelliklerimizi.
2010'da yapalım her yeni birşeyi :)
Milli Piyango bileti vurmadı diye üzülmeyin ya :)
Amaaan... :)
Loto vurur bize de di mii ? :D

Neyse hoşgeldin 2010 :) Umarım 2009'u yeniden aratmazsın bana...
Bu arada çok mutlu girdim yeni yıla çünkü zuzugünlüğü'ndeki hediyeleri kazanmışım. Kendisine çok teşekkür ediyorum :)


11 Ağustos 2010 Çarşamba

Hoşgeldin ya şehr-i Ramazan!


Ramazan ayınız mübarek olsun.
11 ayın sultanı ramazanı dolu dolu karşılamak gerekiyor bence. Ramazan akşamları her şeyden farklı oluyor. Benim içim kıpır kıpır iftarı bekliyorum.
Size de hayırlı ramazanlar.

23.10

10 Ağustos 2010 Salı

Tatil bitti.


Tatil bitti,öğrenci milletinin tatili kısa kesmesi kadar saçma birşey yokmuş.
Yanıyorum.
En azından orada deniz vardı.
Neyse,sonra görüşürüz.

1 Ağustos 2010 Pazar

Korkusuz Korkak.

Başlık ile yazının hiç bir alakası yoktur. Saçma...

Şöyle bir yer düşünün,her gün yürüyebileceğiniz mesafede bir denizi olan,dertten,tasadan,gemden uzak, şehirdeki sıkıntıları çekmeden bol bol okuyabileceğiniz,yazabileceğiniz,bol bol yürüyebileceğiniz ve denize girebileceğiniz.
Gece 3 buçuklara kadar aralıksız içebileceğiniz,kimsenin birbirine yan gözle bakmayacağı-istisnalar kaideyi bozmaz-,aralıksız her gördüğünüze aşık olabileceğiniz,yakışıklı ve güzel dolu-nasıl bir ortamda yaşıyomuşum ben diyebileceğiniz-,amcalarla kanka olabileceğiniz, gitarlar çalıp şarkılar söyleyebileceğiniz bir yer...
İşte şu anda böyle bir yerdeyim ve oradan sizlere yazıyorum.
Bütün bunlara rağmen içimde bir sıkıntı var. -atışma-
Ama ben herşeyi kaale almayan bir insan olduğumdan bunları da pek takmıyorum,ama içimi bir yerlerden küçük bir fare kemiriyor. Kuzenlerimi çok özlemişim.
En son gidiyorum elimde çanta demiştim ya,yakında dönücem o çantayla...
Bir hayli dağınık oldum buralarda.
Hiç bir şey planlanmıyor,günün istediğimiz saati deniz kenarına inip yüzüyor,yanabiliyoruz.
Denizde yapacak birşey bulamayıp çeşitli takla oyunları oynuyor,kendimizi su balesi yaparken-debelenirken- buluyor ve bunlardan da sıkılınca dedikoduya başlıyoruz. Boyumuzun iki katı yerlere yüzüyor,nefesimiz kesildiği için boy veremiyoruz. Fena fena hareketler...
Ben aslında bunları anlatmaya değil,daha farklı konulardan bahsetmeye gelmiştim.

İnanır mısınız ben yine aşık oldum.
Hemde fena birine,kendime yakıştırmadığım.
Ama biraz daha bekleyin,yine aşık olucam.

öptüm.
23.40
-köyden-

17 Temmuz 2010 Cumartesi

Gidiyorum şimdi...

elimde Çanta


Malum tatilimize yolculuk bugün gerçekleşiyor. Oradan da internet ile bağlantı kuracağım,sizi gizlice izleyeceğim fakat pek post atabileceğimi sanmıyorum. Bol bol güneş,kum,tatilin keyfini çıkarmaya gidiyorum. Ama yol gözümde büyüyor,bir de diyetteysen yol daha da uzuyor sanki.
Neyse,zor olacak ama gidiyorum.
Hepsinizi öpüyorum.
12.05
{Size fotoğraf göndermeye çalışacağım.}

14 Temmuz 2010 Çarşamba

Rexona activreserve

Tekrar merhabalar.
Bugün yine çantamın içindekileri tanıtmaya devam ediyorum.
Yine tatilde kötü ter kokularım olmasın diyerek bu ürünü aldım. Gayet de memnunun.
Ürünün kokusu muhteşem. Almamdaki ilk etken oydu. Bamboo ile bunun arasında kalınca son anda bunu seçtim. Pişman da olmadım.


Ürünü tüm gün test edemedim ama 3-4 saatlik bir izlenimim var kendisiyle. Gerçekten kuru tuttuğu düşüncesindeyim. Lakin geçen günlerde bahsettiğim Fa ürününe yan ürün olarak kullanıyorum bunu lakin kendisinin terlemeye karşı herhangi bir etkisini görmedim.

İçindekileri ve özelliklerini buradan okuyabilirsiniz.

Bu ürünü de tavsiye ederim. Sizi yarı yolda bırakmaz :)
22.03-12 Temmuz

12 Temmuz 2010 Pazartesi

Güneş Ürünleri

Öncelikle makyaj çantamın devamı açısından 100.postumda ARKO NEM Güneş Bakım ürünüme yer vereyim istedim.


Arko Nem Sprey Güneş Sütü
15 koruma faktörlü Arko Bronz Sprey Güneş Sütü güneşe aşırı hassasiyet göstermeyen, normal ciltler için uygun bir üründür. Sprey özelliği ile pratik, sağlıklı ve kalıcı bronzluk sağlar.

• UVA - UVB Filtre sistemi : Cildi güneşin zararlı etkilerinden korur.
• E Vitamini : Güneşin zararlı ve yıpratıcı etkisine karşı cildinizi bir kalkan gibi korur. Hücreleri yeniler.
• Aloe Vera : Nem dengesini düzenlenme ve besleme özelliğini sağlarken, cildinize gün boyu yumuşaklık ve pürüzsüzlük kazandırır.
• Suya Dayanıklıdır.



Resmi büyüterek ürünün içeriğini ve kullanımını okuyabilirsiniz.
Henüz ürünü denemediğim için herhangi bir yorum yapamayacağım ama kokusu gerçekten muhteşem... Ara sıra ellerime sıkıp mis gibi kokluyorum açıkcası,tavsiye ederim.

Ürünü tanıttıktan sonra çok önemli ve güncel bir konuya geçelim. Belki tatile çıkacak arkadaşlara bir bakıma faydalı olabilir. Güneş ürünümüzü nasıl seçeceğiz konusunda yararlı olabilir...

Güneş Ürünlerindeki SPF den bahsedelim öncelikle...
SPF yani Türkçe'ye çevrilmiş haliyle GKF, Güneş Koruma Faktörü demektir. {Sun Protection Factor}
SPF 2'den başlayarak 100 ve üzerine doğru gitmektedir. Ama uzmanlarca 100 faktörlü bir krem ya da süt ile 30 faktörlü bir krem ya da süt arasında pek bir fark yoktur. Yani 30 faktör açık tenli insanlar için yeterlidir. SPF 30 ve üzerindeki koruyucuların korumaları benzerdir. SPF 15 güneşin zararlı ışınlarını(UVB) %94-95 oranında emerken, SPF 28'de bu oran %96'ya çıkar.

SPF Faktörü Nasıl Belirlenir?
SPF x(normal cildin güneş ışınlarına karşı kendine koruma süresi) = X dakika
Bir örnek verirsek;
SPF 15 x 15 = 225 dakika
Bu da demek oluyor ki eğer güneş ürünü kullanmadan 15 dakikada kızarmaya başlıyorsam, SPF 15 olan bir ürünle 225 dakika korunmuş oluyorum. Yani 225 dakika sonra ürünümü yenilemem gerekir.

UVA? UVB?

UVA : Dalga boyu 400-320 nm arasında olan ışınlarıdır. Cildin daha alt tabakalarına ulaşan UVA ışınları cilt hücrelerini bozarak, dokuların esnekliğini kaybetmesine dolayısıyla kırışıklıklara ve erken cilt yaşlanmalarına sebep olur.
[Serbest radikallere karşı en etkili çözüm Vitamin E’dir. Antioksidan özelliği taşıyan Vitamin E, özellikle UVA ışınlarına yoğun olarak maruz kalınması sonucu oluşan serbest radikalleri yok ederek, cilt yaşlanmalarını önler.]
UVB : Dalga boyu 320 - 260 nm arasındaki ışınlardır. Bizim için çok önemli bir ışındır. Deriyle temas halinde vücut D vitamini sentezlemeye başlar. Bronzlaşma bu ışın sayesinde olur. Fazlası cildimizin gerilmesine ve kızarmasına sebep olabilir{Güneş Yanığı}. Azı karar,çoğu zarar da diyebiliriz.
UVA ve UVB ışınları uzun vadede cilt kanserine yol açabilir.

Güneş Kremi,Güneş Sütü,Güneş Yağı arasındaki Fark
Güneş Kremi ile sütü arasındaki tek fark yoğunluklarıdır. Yani ikisi de aynı ürün olup çeşitli şekillerde karşımıza çıkmaktadır. Güneş yağı ise güneşten korunmamızı değil,daha fazla bronzlaşmamızı sağlar. Daha çok esmer ciltler ya da bronzlaşmaya meyilli ciltler için önerilmektedir.
{Dikkat: Güneş yağı deri kanserini önlemez.

Güneş Sonrası Kremi nedir?

Güneş sonrası kremi, ne kadar istemesek de oluşan güneş yanıkları ve güneşten sonra ferahlamak ve cildi neme doyurmak adına kullanılan bir üründür. Güneşten sonra davul gibi gerilen derimizi yumuşatıp,serinletmeye yarayan bu üründen muhakkak edinmelisiniz. {Eskiler bu iş için yoğurt kullanırlarmış,bilirsiniz.}
Bende yine Arko Nem'in bir ürünü var,onu da artık tatilden sonra gösteririm kısmet olursa...

Şimdi öptüm hepsinizi :)
Tatil yaklaştığı için bir kaç yazıyı planlayıp öyle gidiceğim. Beni merak etmeyin olur mu?

21.21-18.33
Yazı cosmopisi.blogspot.com'a aittir.

Neutrogena Göz Makyajı Temizleyicisi

Merhabalar...
Sizlere seyahat için bir çanta hazırladığımdan bahsetmiştim. Şimdi sırasıyla bu çantamın içinde neler olduğunu gösteriyorum. Sıradaki ürünümüz Neutrogena Göz Makyajı Temizleyicisi...
Bir aralar Lancome Bi-Facil esintisi vardı. Herkes bu olmazsa olmazım diyordu hani. Bu ürün de onun gibi çalkalanarak kullanılıyor. {O ürünü kullanmadığımı dikkate alınız.} Çalkalamadığınız takdirde üstte ve altta olmak üzere 2 tabakalı bir ürününüz oluyor.


Öncelikle üründen bahsetmek gerekirse,kesinlikle çok güzel makyajı çıkartıyor ve fiyatı bakımından da gayet ekonomik. Ama tabiki üründe bol miktarda yağ olduğundan cildi bir hayli yağlandırıyor.


Ürünü nasıl kullanmanız gerektiğini buradan öğrenebilirsiniz.
Yağlı bir kalıntı bırakmaz diyor lakin az önce de bahsettiğim gibi yüzünüzü yıkamadıkça yağlı histen kurtulamıyorsunuz. Ama ürünün işlevine göre "Her güzelin de bir kusuru var." diyebiliyorsunuz lakin denemek için aldığım ürünü çok beğendim.
Bu ürünle waterproof göz ürünlerinizi bile zorlanmadan çıkartabileceğinizi düşünüyorum.

Kokuya hassas bünyeler için belirtmeden geçmeyeyim;
Kesinlikle rahatsız edici bir kokusu yok. Hatta hiç kokusu yok desem yeridir.

{Yarınki yazı : Güneş Kremleri,sütleri,bronzlaştırıcılar,SPF,UVA,UVB}
18.22

7 Temmuz 2010 Çarşamba

Fa Blue Romance

Geçen günlerde size bir bülten yayınlamıştım Fa ile ilgili. O günden hemen sonraki gün elime bu ürünler geçti. Şimdi onları tanıtmak istiyorum.


Öncelikle Blue Romance serisinin kokusu mükemmel,son zamanlarda tam da böyle kokular arıyordum. Adından da anlaşılacağı üzere romantik bir koku. Gerçekten çok hafif ve yaz gecelerini çağrıştırmakta bana. Bu yüzden size ilerleyen günlerde göstereceğim çantamda çoktan yerini almış durumda... Biterse tekrar alırım.


Merak edenler için içindekiler,kullanım ömürleri ve miktarları da yazmakta. Ürünün değerlendirmesine gelirsek;

Kokusu: Mükemmel,gerçekten!
Kalıcılığı: Tam olarak test edememiş olsam da gün boyu kalıcı diyebilirim.
Kuruluk: Kesinlikle kuru tutuyor.
Deo: Kokusu çok güzel olmasına karşın pek kalıcı olmuyor. Tabi ki kalıcı olmasını bekleyemem ama kokusu bir anda uçup gidiyor.

Benim bu ürüne puanım 10 üzerinden 7 :)

12.53

6 Temmuz 2010 Salı

Ecem'le

Kaç zamandır buraya yazı yazamıyorum ama güzel bir haber vermek için geldim buraya;
Ablamın blogunu tuttuğu Ecem'in şahsi giyim kombin sitesi açıldı. Buyrun çarşamba pazarına :)

Ecem'le

Çok yakında yazı geliyor. Beklemede kalın!

23 Haziran 2010 Çarşamba

Taft ile...


TAFT İLE KENDİ SAÇ STİLİNİ YARAT YARIŞMASINA KATIL,
MUHTEŞEM HEDİYELER KAZAN…
TAFT İLE KENDİ SAÇ STİLİNİ YARAT,
BAŞTAN ÇIKARAN HEDİYELER KAZAN…
TAFT İLE SAÇ STİLİN YARIŞSIN,
MUHTEŞEM HEDİYELERİ SEN KAZAN…

Türkiye’nin bir numaralı saç şekillendirici ürün markası Taft’tan tam kafana göre bir yarışma… Şimdi Taft ile kendi tarzını tamamlayacak saç stilini yarat, muhteşem hediyeler kazan, arkadaşlarına hava at.
Saçlarına özen gösteriyorsun, dikkat çekip karşındakini etkilemesini istiyorsun. Peki onlarla muhteşem hediyeler kazanma fırsatına ne diyorsun? O zaman vakit kaybetme, hemen Taft saç jölesi, spreyi ya da köpüğü ile saçlarına tarzını tamamlayacak en uygun şekli ver, kendi tarzını yarat, fotoğrafını http://www.verytaft.com/ adresine gönder. En çok puanı ve muhteşem hediyeleri sen topla…
Ve bu yazın 1 numaralı övgüsü “You are very Taft’ı duymaya hazır ol..
En çok puanı topla hediyeleri sen kazan…
Dünyaca ünlü saç uzmanı Schwarzkopf’un lider saç şekillendirici markası Taft’ın sıra dışı yarışması şimdi seni bekliyor. "Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması"na katılabilmek için, kendi tarzına uygun bir Taft ürünü ile yarattığın saç stilinin fotoğrafını çekip http://www.verytaft.com/ adresine göndermen yeterli. Oy kullananlar, sana oy verdikçe topladığın puanlar seni hediyelere yaklaştıracak. Ayrıca Facebook, Twitter ya da e-posta kanallarında, kendi gönderdiğin saç stil fotoğraflarını paylaşarak da oy toplama şansını artırabilirsin.
Yarışma heyecanına hazır mısın?
Yarışma heyecanına hazır mısın? Çünkü Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması 15 Mayıs’da başladı, katılmak için geç kalma. Birbirinden değerli hediyeler seni çağırıyor. Yarışmanın 1.si Iphone 2G, 2.si Nintendo Wii Oyun Konsolu, 3.sü ise Sony Dijital Kamera kazanıyor. Sürprizler bununla da bitmiyor. Ayrıca 100 kişi ile birlikte, stillere oy veren her 100. kişi de Taft Hediye Paketi kazanma şansı yakalıyor. Taft kendi seçeceği stile de Taft Özel Ödülü verecek. Yarışma 10 Temmuz tarihinde sona erecek.
6 farklı kategoride katılım şansı…
Taft ile Saç Stilini Yarat Yarışması’na 6 farklı kategoride katılabilirsin. Saçlarını bu kategorilere uygun olarak istediğin Taft ürünü ile şekillendirebilirsin. Seçim senin. İşte kategoriler:
Orijinal
Hoşuna giden şeyleri nerede bulsan alıyor musun? Moda ile pek aran yok mu? Kendi stilini yaratıp, ne giyersen giy kendine yakıştırıyor musun? Bilim kurgudan hoşlanıyor, tatil planı yapmadan, şehirdeki festivalleri mi takip ediyorsun? Gitar çalar mısın ya da fotoğraf makinen sürekli yanında mı? Sen orijinalsin! Saçların da öyle olmalı…
Doğal
Enerji dolu ve hareketli misin? Sadelikten hoşlanıyor iddialı şeylerden uzak mı duruyorsun? Enstrümantal müzik dinliyor, yağmurda yürümeye bayılıyor, paten yapıyor, romantik filmleri mi seviyorsun? O zaman sen doğalsın…
Şık
Girdiğin her ortamda fark ediliyor musun? Ayakkabılarını herkes kıskanır mı? Nereden giyindiğini herkes merak eder mi? Meraklı bakışlara alışık mısın? Aksesuarlara önem verir misin? Yaptığın her işte detaycı mısın? Klasik romanlara bayılıyor, romantik filmleri kaçırmıyor, Fransızca şarkılar mı dinliyorsun? Şıklık senin yapında var. Yarışmaya bu kategoride katılmalısın.
Alternatif
Hareketli ve sabırsız, hayatla çok fazla derdi olmayan, özgür ruhlu, renkli ve eğlenceli misin? Kaykay kullanır, çizgi roman okur, çadırınla müzik festivallerini takip eder, sırt çantandan ayrılmaz, pop-punk ya da ska mı dinlersin? Senin kategorin kesinlikle bu…
Trendy
Kendin ve zevklerin için mi zaman harcıyorsun? Daima bakımlı mısın? Trendleri takip eder, en moda mp3 player’ın tüm özelliklerini bilir, telefonun olmadan hiçbir yere adımını atmaz mısın? Şehirdeki en popüler mekanların daimi müşterisi misin? O halde saçlarınla da trend yarat…
Karizmatik
Nerede nasıl davranman gerektiğini çok iyi biliyor, ardında aklı soru işaretleri ile dolu bir hayran kitlesi mi bırakıyorsun? Ne giyersen yakışıyor mu? Kendine özgü ve beğenile bir konuşma tarzın mı var? O halde karizmanı saçlarınla tamamla…
Vakit kaybetme… Kategorini seç, hediyeleri kazanma fırsatını kaçırma. Şimdi doğru ayna başına…
http://www.verytaft.com/

FA Blue Romance







FA BLUE ROMANCE SERİSİ İLE
YAZ BOYU EŞSİZ FERAHLIK...
Yaz güneşi artık içimizi ısıtmaya başladı. Hepimiz gün boyu hareket için enerji doluyuz. Ancak havaların ısınmasıyla en büyük kabusumuz da geri geldi: Ter... Ne yazık ki terlemenin verdiği rahatsız edici his, sadece kötü koku ile sınırlı değil. Yapış yapış bir his ve kıyafetlerin koltuk altlarının ıslak görünmesi tüm bayanlar için büyük bir problem. Hemen karamsar olmayın. Dünyanın en çok tanınan vücut bakım markalarından birisi olan FA’nın ilkbahar yaz serisinden Blue Romance Deosprey ve Roll-on ile ferah bir yaz sizi bekliyor.
24 saat ferahlık etkisi ve çekici koku...
Fa Blue Romance Deosprey, protectiva içeren double active formülü sayesinde vücut kokusuna karşı etkili koruma ve 24 saat güvenilir ferahlık hissi sağlıyor. Ürün, aynı zamanda cilde dost özel formülü sayesinde cildi de koruyor. Fa Blue Romance Deosprey, hoş kokusu ile çekici bir etki yaratarak daha büyüleyici olmanıza yardımcı oluyor. Uzun süreli kalıcı kokusu altında kadınsı çekiciliğinizin hemen fark edileceğine emin olabilirsiniz.
Vücudunuzda yaz boyu bahar tazeliği...
Fa Blue Romance Roll-on, yaz süresince ferahlık hissi yaşamanız için bir başka alternatif. Fa Blue Romance Roll-on’un özel formülü ile siz de koltuk altlarınızda kullanarak terleme sorununa karşı eşsiz rahatlığın tadını çıkarabilirsiniz. Ürünün kalıcı kokusu ve sıra dışı etkisi ile 24 saat güvendesiniz. Üstelik pratik ambalajı ile çantanızda taşıyarak her an kullanabilirsiniz.
Dermotolojik olarak test edilen Fa Blue Romance Deosprey ve Roll-on yumuşak formülü ile cildinize uyumlu.

17 Haziran 2010 Perşembe

Regaip Kandili

http://yenigemerek.org/resim/b-75860-regaib_kandili.jpg



Regaip Kandili veya Regâib Kandili Hicri takvimin Receb ayının ilk Cuma gecesine denk gelen kandil gecesidir. Kökü "arzulamak, meyletmek" anlamlarına gelen regâib sözcüğü Kur'an'da geçmez. İslam kültüründe diğer kandiller gibi önemli bir yeri olan kandilde İslam peygamberi Muhammed'in iki rekat namaz kıldığına ilişkin çeşitli rivayetler vardır.

Regaip Kandili doğrudan Kur'an kaynaklı olmasa da dinî kültürde zamanla büyük kutlamalarla kutlanmaya başlanmış ve kendisine burada önemli bir yer edinmiştir. Klasik dinî kültürün yanı sıra tasavvuf geleneği ve kültüründe de bu kandil diğer kandiller gibi önemli bir yere sahiptir ve büyük kutlamalarla kutlanır.

Kainatın varlık sebebi Hz. Muhammed'in (s.a.v.) aziz, mubarek ruhunun anne karnına düşmesiyle hak katında önemli bir konuma gelmiş gece. Her sene recep ayının perşembeyi cumaya bağlayan ilk gecesidir.


Regaip Kandiliniz mübarek olsun... Allah'ın bahşettiği bu kredileri iyi kullanalım Müslüman kardeşlerim :)

Dönecem.

22.04

23 Mayıs 2010 Pazar

Farkettim de...

Farkettim de,ben objektif olarak yorum yapamıyorum. Hep subjektifim,hep haklı bulduğum cepheden bakıyorum. Oysa ki diğer cepheden bir bakabilsem hayatın gerçeklerini de görebileceğim. O zamandır ki insanların ne çektiğini anlayabileceğim,bırakıyorum bu saatten sonra subjektif olmayı,çevreye önerirken objektif olmayı bir kere de ben objektif olmayı denemeliyim.

Sonra efendim,Survivor'a gidiyorum,gelicem...

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Ay ay aman...

Ay ay aman aşk aşk aşk ay...
Bu aralar ağzıma dolanan bu şarkı ile başladım. Aslında tam olarak dinlememiştim,buraya ekliyorum diye de dinliyorum. Güzel güzel,nice! Sözleri de güzel,evet bizi deli ediyo...

Demiştim burası bir kozmetik blogu olma yolundan biraz sapıcak diye,ah şu fotoğraf makinesinin pillerinin şarj aletini bir bulabilsem,neler eklicem de...

Size verdiğim şarkıları dinlediniz mi? Hani şu Hallaç Rüstem'in şarkısını...
Atım olaydı gelirdim Ürmüz,öyle ise bin bana atın olayım kısmı bir kaç gündür ağzıma dolandı,deli gibi her yerde de söylenmiyor. Fena bir şarkı. Vazgeçtim,dinlemeyin bence... Günah benden gider.


Google'deki oyunu gördünüz dimi,ilk gördüğümde logonun böyle işlevsel bir yanı olmadığını düşündüğümden Pacman yazıp aratıcaktım,çünkü çok özlemişim. Ama ben tam yazarken şarkısı çalmaya başlayınca sevindirik oldum. Kaç günden beri Google'ye girdiğimde ne aradığımı,arayacağımı unutup oyuna dalıyorum. Mükemmel! Şu mavi ve kırmızısı hep beni köşeye kıstırıyorlar,dikkat edin!

Hafta sonu planı yapmayı çok isterdim fakat Perşembe günü halıları hallettiğimden olsa gerek bacaklarımın arkası bitap oldular. Yürürken değil de,yerden kalkarken falan zorlanıyorum. Yarın bi' plan yapabilirim umarım.

Hadi bir şiirle bitirelim,edebi yanım da ortaya çıksın...

Bir tas zehir verin bana içeyim
Tek unutmak için acılarımı
...Baksana; kırdılar kapılarımı
Yağmalandı kalbim, ömrüm, her şeyim
Kurşuna dizdiler anılarımı
Yenik düştüm bu savaşta neyleyim
Bir mezar nasılsa işte öyleyim
Unuttum en güzel şarkılarımı
Gündüzü yok upuzun bir geceyim
Yitirdim umut kırıntılarımı
Sevgimi, neşemi, bütün varımı
Çaresiz bir yokluğun içindeyim
Gömdüm içime yıkıntılarımı
Arıyor bir yarım öbür yarımı...

ÜMİT YAŞAR OĞUZCAN

Hadi öptüm,iyi akşamlar,geceler...

22.39

20 Mayıs 2010 Perşembe

Ateşe baca lazım,kitaba hoca lazım...

Tabi ki öncelikle ölen madencilerimiz için çok üzgünüm.
Allah kendilerine rahmet,ailelerine baş sağlığı versin inşallah.
Zehirlenerek hayatlarını kaybetmişler,eğer biraz daha şanslı olsalardı temiz hava alarak hayatta kalabilirlermiş. Tabi bu da bir ihtimal.

Bu yazıyı bugün yazmak pek duyarsız olduğumu göstermez umarım,çünkü bir kaç gündür nasıl bir baş ağrısı çektiğimi anlatamam. Bu yüzdendir ki böyle eğlenceli müziklerle vakit geçiriyorum. Biraz sıkıntımı atıp rahatlıyorum.
Sanırım 7 Kocalı Hürmüz filminden ve müziklerinden ne kadar haz ettiğimi yazmıştım,yazmadıysam bile yazıyorum işte. Müzikleri ve oyuncuları gerçekten çok güzel kurgulanmışlar. Her koca bir kişiliği temsil ediyor. Mutlaka izlemenizi bir kere daha tavsiye ediyorum.

İşte bunları da mutlaka dinleyin olur mu?
Bu Gece Lazım - Kabadayı Koca ile Havva söylüyor bunu filmde :)
İme Prezakias Çiftetellisi - Hallaç Rüstem

Kusura bakmayın burası makyaj blogu olmaktan çıktı ki daha da çıkacağa benziyor. Adını değiştirmeden sadece eklemeler yapıcağım bloga... Tabi ki makyaj postlarım da devam edecek ama dediğim gibi çok sıkılgan bir yapım olduğundan kozmetikle devam edemedim. Üzgünüm...
Birkaç değişik bölüm ekleyeceğim buraya :)

Görüşürüz :)
19.08


19 Mayıs 2010 Çarşamba

19 Mayıs ve Maden Patlaması

Öncelikle tüm halkımızın 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı kutlu olsun!

Burada malesef eğlence yapılamayacak,tüm programlar iptal oldu çünkü biliyorsunuz Zonguldak'ta acı kayıplarımız var. 30 kadar işçi maden altında kaldılar ve tüm Zonguldak olarak büyük bir hüzün içerisindeyiz. Allah ölenlerin ailesine baş sağlığı,diğer madencilerimize de direnç versin inşallah. :( Allah onları bize bağışlasın! Amin!


İndim maden ocağına kara elmas diyarına
Yeryüzü sıcak olsun diye dost
Yıllar boyu kazma salladım buskunca bu zindanda
Çocuklarım gülsün diye dost
Oysa bizim evde gülen yok

Yürü derler yürü derler açlığa yürü derler
Kara elmas tabut olmuş gerekirse ölün derler
Günü gelir utanmadan ağlaşana gülün derler
Yalanlara artık sabrım yok...

Bugün maden ocağına kara elmas diyarına
İnmedik selam olsun sana dost
Ölesiye ışık hasretiyle solmuş bu yüzlere
Grev grev güneş doğmuş dost
Artık kaybedecek birşey yok

Yeraltında ezilenler yeryüzüne seslenirler
Madenler bizim derler gerekirse ölüm derler
Günü geldi grev derler dost
Artık kaybedecek birşey yok !!!


16 Mayıs 2010 Pazar

3 kız ateşle oynuyor...




Yanmış çıkmış ve ben "daha çoook var" diyerek bakmaya bile üşenmişim. Fakat Pegasus'un hızını unutmuşum sanırsam :) Daha dün gördüm. Sevinç çığlıkları attım,en yakın zamanda sana kavuşmak dileğiyle. Buyrun bu da tanıtımı;

Gece evinde işler karanlığa dönmüştür. Zoey kızılkuşun ruhu parçalanmıştır.Uğruna ayakta durduğu herşey parçalanıyor,ve kırık bir kalp onun sonsuza kadar diğer dünyada kalmayı istemesine neden oluyor.Zoey hızla kayboluyor. Arkadaşlarına geri dönüp dünyayı düzene sokmaya müsait olması giderek daha şüpheli görünmeye başlıyor. Ona yaşayan sadece tek bir kişi ulaşabilir ,stark'ın onu geri getirmek için bir yol bulması gerek.ama nasıl? Vampir konseyi bunun için onun ölmesi gerektiğini öngörüyor.ve sonra zoey kesinlikle pes edecektir.

Stevie rae Zoey'e yardım etmek istiyor ama onun kendi problemleri var. Asi kırmızı çaylaklar ayaklanıyor ve bu sefer stevie rae bile onları bunun sonuçlarından koruyamaz. Birbakıma erkek arkadaşı olan dallas çok tatlı ama kendi iyiliği için biraz fazla meraklı. Gerçek şu ki stevie rae belkide zoey'i eve geri getirebilecek ama onun tüm dünyasını yıkma tehlikesi yaratan şey hakkında büyük bir sır saklıyor

Bütün bu karmaşanın arasında Afrodit geleceği görmesini sağlayan vizyonları ile herzaman kutsanmıştı ama şimdi nyx onunla kendi sesiyle konuşmaya karar verdi .afroditin sadakati farklı yollarla sallanabilir ama şimdi zoey'nin kaderi dengede asılı durmaktadır


üç kız... ateşle oynuyor...eğer dikkat etmezlerse herkez yanacak...
[İşte Pegasus'u seviyorum]
Bu kadar uzun zamandır beklediğim şeyi,sonradan görmek beni delirtti. Dün akşam bi' fena oldum. ehe.


Eee.Bi'de bununla birlikte Türkiye'de piyasaya sunulan bir kitap var ki,o da benim gibi fantastik severlerin merak edeceği bir kitap :) [uzun tümce.]

DENİZ TANRIÇASI

GECE EVİ SERİSİNİN YAZARI P.C. CAST’TAN TUTKUNU OLACAĞINIZ YEPYENİ BİR SERİ

TANRIÇA SERİSİ’NİN BİRİNCİ KİTABI
DENİZ TANRIÇASI

“Kim bir tanrıça olmak istemez ki?.. Buradaki ilginç aşk hikâyeleri keskin karakterler ve zekice diyaloglarla dolu.”
Romantic Times

25. doğum gününü dairesinde tek başına geçiren Hava Kuvvetleri Teğmeni Christine Canady tek bir dilek diler: Hayatında birazcık sihir olmasını… Biraz fazlaca şampanya içtikten sonra, bir çılgınlık yapar ve bir tanrıça çağırma ritüeli düzenler.
Hayatının daha az sıradan olacağını ummaktadır, ama büyünün gerçekten de işe yarayacağını hiç düşünmemiştir!

“Deniz Tanrıçası kesinlikle bu zamana kadar okuduğum en farklı fantastik romans. Başından sonuna kadar, sürprizlerin hiç sonu yok. Kitapları o kadar keskin ki bir çocuk gibi imkânsıza inanma payı bırakıyor. Çok sevdim!”
Sharon Sala

“Fantastik tutkunlarının büyük zevk alacağı bir kitap.”
Christopher Moore

“Aksiyon dolu, eğlenceli, fantastik bir eser. P.C. Cast klasik fantastik öğeleri unutamayacağınız bir hikâye içinde işlemiş.
Kesinlikle tavsiye ediyorum.”
K.D. Wentworth

“Eğlenceli, seksi… ilginç diyaloglar var. İyinin kötüye, modern kolaylıkların eski kültüre karşı savaşında bir parça Güzel ve Çirkin’i andıran bu seri sizi büyüleyici bir fantastik dünyaya taşıyacak.”
Romance Reviewer
Eminim bu kitabın da fanatikleri olacaktır,eminim bu da güzeldir. Umarım bu da bizi kitap yazmaya şevk eder. Pegasus'un kıyağıdır bu bize. Unutmayalım,unutturmayalım :)
Sizin de mutlaka okunacaklar listenize girmişlerdir umarım.
Bu yazıdan sonra çok spesifik bir konuya parmak basıcam,beklemede kalın.
Ama önce kitaplar beni bekler :)

12 Mayıs 2010 Çarşamba

Gizli Klasörleri Göster"me" sorunu

Merhabalar...
Bu haftam da diğer haftalarım gibi kafam bulanık olarak geçiyor,sanırım yine kahve seanslarına başlamak gerekiyor. Aklıma gelmişken atayım bi' tek :)

Şimdi efendim,bilgisayarımda yaşadığım bir sorunu az önce taze taze çözmemi anlatacağım sizlere...
Öncelikle;
bunu yapmak istemeyebilirsiniz,çünkü benim Windows'u güncelleştirmem gerekiyordu ve Windows anahtarını çoktan kaybetmiştim. Siz buna dikkat edin,yoksa benim gibi Müşteri Hizmetleriyle 7.53 dakika paralı konuşmak zorunda kalabilirsiniz,üstelik o kadının gıcık sesini dinleyerek,sakin sakin :)

Ben,bir yere gittiğimde slaytımı hafıza kartımda götürmüştüm aceleyle,fakat hafıza kartım diğer bilgisayarda sorun yaratınca arkadaşım da gizlemişti klasörümü... Buraya kadar ne kadar güzel değil mi?
Eve geldiğimde işler karıştı,bilgisayarıma resim atacakken resim attığım Disc dosyam kaybolmuştu. Çünkü gizlemişti. Ben de klasör seçeneklerinden Gizli Klasörleri Göster seçeneğini işaretleyip tekrar denedim fakat hala tık yoktu. Tekrar girip baktığımda benim işaretlediğim alan boş,gösterme olarak işaretli...

Tabi bu işe sinirlenip,defalarca kez denedim. Fakat olmadı,yapamadım.
Virüs aradım,taradım,tarattım.
Bulamadım!
En sonunda boşverip geçtim,fakat bugün öylesine birşey denerken bir klasörümü gizli yaptım ve bulamadım. Daha sonradan buldum fakat aklıma bu gelmişti ve ben buna takmıştım.

Öncelikle aradım,taradım,google amcaya sordum sorunumu. Sağolsun benim yadigarım cevap verdi bana,cevabım ComboMix adlı virüs tarama programında saklıymış.
Dikkat edin,eğer böyle bir sorun varsa,bilgisayarınız bu programı virüs olarak algılayıp sizi uyarabiliyor. Fakat siz ona aldırmayın,virüs değil o...
İndirip tarattım,bilgisayarım kapandı fakat açılmadı.
Aksilik değil mi?
Ben yusuf yusuf olmuş bir şekilde beklerken Windows güncelleştirme penceresi ekrana çıktı,resmen güncelleştirmezsen giremezsin bilgisayarına,ezik diyordu bana.
Babam içerden gelinceye kadar gittim aradım Müşteri Hizmetini,neyse ki sorunu hallettim, şu an sizlere yazabiliyorum ve gizli dosyalarımı gösterebiliyorum.
Çok şükür...
Önemli Not: Bu program kesin virüstür,çok şüphelendim dedim fakat bilgisayarımı öyle rahatlattı ki,2 dakikada açılan resimler şimdi saniye bile bulmuyor. Evet,bir şey daha öğrendik bu vesileyle...

Öpüyore.

20.43

9 Mayıs 2010 Pazar

Anne!


Her ne kadar şu an konuşmasak da sen hiç birşeyin bedelini istemeden yaratılan mükemmel bir varlıksın. Ben de anne olduğumda seni hatırlayıp,şu an kızdığım davranışlarına hak vermeyi umuyorum.
Güzeller güzelim!
Çok yaşa sen anne!
Evinin canısı,kızının anası,hayatın anlamısın!
Çok yaşa sen anne!
Bir ömür benimle,bizimle ol!
Seni seviyorum.
23.59

29 Nisan 2010 Perşembe

Çok tuhafım!

Efendim,şimdi bizim bir komşumuzun (itiraf edeyim ki kendisini hiç tanımıyorum) evi yanmış,bunun üzerine o dökük evde kalırken kendini sigaradan yakmış. Bunun üzerine Tıp Fakültesine kaldırılmış ve buralarda hep babam ilgilendi.

Şimdi efendim,adamcağız hastaneden çıktıktan sonra evine gitmiş. Islak döşekte kıvrılmış,4 bir yanı açık olan yerde yatıyormuş. Ne kadar acı bir durum. Bunun üzerine babam gittiğinde (yeni haber verilmişti) üşüdüm demiş. Babam da dayanamamış,bizim alttaki dükkana yatırdı kendisini.

Ayıp olmasın ama kendisi yoksulluktan aklından olacak dereceye gelmiş,yani hafif sallantıları oluyormuş babamın dediğine göre. Ama bence gayet iyi,babamın anlattıklarına göre. Neyse şimdi bizim altımızdaki dükkanda kalıyor ama hep de orada kalacak değil.
Ne yapalım anlayamadım.

Orada kalsın,başımla beraber,ne olacak sonuçta ama bizim de her an evi verme gibi planlarımız var. Babam yeğenlerini falan aradığında salak salak davranıyorlarmış.

Çok kötüyüm,o aşağıda belki keyfi çok rahat ama ben yine de onu düşünüyorum.
Babam eski yattığı yere göre orası villa diyor,bir de ısınsın diye karşısına ufo koymuş canım babam :) Rahatı yerindeymiş şimdi. Isındım diyormuş,rahatlamış.

Çok üzülünce biraz kasıyorum yazıda. Çok üzüldüm gerçekten. Ne yapmalı?


19 Nisan 2010 Pazartesi

İçimde bir buruk acı var!


Bugün sevgili annem ve yeğenim evdeki "Pamuk" adlı kuşumuzu uçurmayı başarmışlar.
Önceleri onu pek sevmesem de sonradan canım gibi bağlandım.
Şimdi ise çok özlüyorum onu ...

Daha fazla yazamıyacağım,çünkü gözyaşlarımı tutamıyorum.

İnşallah geri gelirsin be pamuk :(

17 Nisan 2010 Cumartesi

Başarısızlıklar Silsilesi


Başarısızlıklar Silsilesi

Neden böyle bir başlık attın diyebilirsiniz,çekinmeyin. Lakin gerçekten hayatta karşıma çıkan başarısızlıklar ve aşamadığım engelleri yazıp sizlerden öğütler,kısa kısa nasihatler almak istiyorum.

Neden Başaramıyorum?

Bu yazarın sahibesi sevgili yazar hanım neden başaramıyor? Bunun en büyük sebebi "üşengeçlik" , diğer bir sebebi ise "beyni kandıramama" durumu...

"Üşengeçlik" hakkında gerçekten yapacak birşey bulamıyorum,çünkü bu bir hastalık. Birşeyler planlayıp planlayıp ertesi gün üşengeçlik yüzünden yapamıyorum. 2 adım atmak zor geliyor bana. Evet kabul ediyorum ben çok üşengeçim.

"Beyni kandıramama" durumunu ise şu şekilde açabilirim;

Eğer birşeylerde başarılı olmak istiyorsanız fakat toplum buna inanmıyor ve sizin benliğinizde inananmama dürtüsü oluşturuyor fakat siz buna inanmak istiyorsanız olay beyni kandırmaktan geçiyor. [Çok geçişli cümle :D]

Beyni kandırma meselesi bazı durumlarda çok işime yarıyor fakat buna çok ihtiyacım olduğu dönemlerde pek bir işe yaramıyor.

Dün Astral seyahate çıkmak için beyni kandırmak gerekiyordu. Yapamadım,uyumuşum!

Bir diğer mesele ise tezcanlılığım. O daldan o dala sıçrayıp,bu konu yüzünden çok kurs bırakmışlığım var. Hemen sıkılıveriyorum.
Siz bana bu iş 2 gün içinde bitecek ama mükemmel olacak deyin yaparım, lakin siz bana bu iş 1 ay içinde bitecek yavaş yavaş yapılacak ve mükemmel olacak deyin o iş çok vasat olur. Anlatmak istediğim tam da bu...

Hayır tamam biliyorum,herşeyin farkındayım,ukalalık olacak kahretsin ama çok da zekiyim elhamdülillah :P

Ama yok,bir işte tutunamıyorum.
Takı,saz,telekinezi,hidrokinezi,makyaj,saç gibi daldan dala zıpladığım için bir konuda tutunup blog yazmam da imkansız oluyor,çat pat idare ediyorum.

Ah,bir de takıntılar konusu var ki ona hiç girmiyeceğim :)
İyi geceler,rüyanızda beni görün ...



00.35 - 00.41

15 Nisan 2010 Perşembe

Ata'm!


1-Che Guevara, 1967 yılında Bolivya’da yakalanıp öldürüldüğünde sırt çantasından; “Atatürk’ün Büyük NUTKU’nun” çıktığını...”
2- Fidel Castro nun:12 Mayıs 1961 tarihinde Havana'da görevli genç Türkiye diplomatı Bilal Şimşir'den ABD NİN BİLGİSİ OLMAMASI şartıyla "Atatürk'ün Büyük Nutuk Kitabını" istediğini... Ve: "Devrimci M.Kemal ATATÜRK varken, Türk gençleri neden kendilerine başka önder arıyorlar?" dediğini,
3- 1935'teki Uzun Yürüyüş öncesinde Şankay Meydanı'nda toplanan binlerce Çinliye seslenen Mao'nun ilk sözlerinin : "Ben, Çin'in Atatürk'üyüm. ."olduğunu,
4- Yunan başkomutanı Trikopis`in, hiçbir zorlama ve baskı olmadan her Cumhuriyet bayramında Atina'daki Türk büyükelçiliğine giderek, Atatürk`ün resminin önüne geçtiğini ve saygı duruşunda bulunduğunu,
5- 1938'de, General McArthur'un en zor, en problemli, en buhranlı döneminde,danışman, senatör ve bakanlarından oluşan yüz yirmiden fazla kişiye; "Şu anda hiçbirinizi değil, büyük istidadı ile Mustafa Kemal'i görmek için neler vermezdim" dediğini,
6- 1938'de Ata`nın ölümünde Tahran gazetesinde yayınlanan bir şiirde;"Allah bir ülkeye yardım etmek isterse, onun elinden tutmak isterse başına Mustafa Kemal gibi lider getirir" denildiğini veee..
7- 2006'da ise AB Uyum yasaları gereğince devlet dairelerinden Atatürk resimlerinin kaldırılmasının istendiğini, biliyor muydunuz?

AB'ye kafam girsin!

14 Nisan 2010 Çarşamba

Kısa kısa.


Bu afişi gördüğümde bir mutlu son daha olacak ama önümüze yeni çizgi filmler çıkıcak bunun sonucunda diye sevindim. Çünkü şirek sıkmaya başladı artık. Hep aynı hikayeler falan :)
Ama ne olursa olsun çocuk ruhum ağır basıyor ve izliyorum. İzledikten sonra da büyük bir keyif alıyorum. Psikopat mıyım neyim?

-Psi-Ball yapabiliyorum. İnanılmaz zevkli bir olay. Ah o psi-ball'ı bi' fırlatmayı öğrensem :)

-Ruhsal dünyamda yolculuğa çıktım. "Yapamam" demiyorum artık... Özellikle kendi içimdeki hastalıklara karşı. Şu yaptığım zamanla bir etkili olsun,sizlere de anlatıcam nasıl yaptığımı. Duru görünüz olucam sizin :) Şifa dağıtıcam :)

-Psi-wheel'i yaptım fakat, pek kasamadım. Bir kere oldu,ondan sonra tık yok :D Zaten kolaymış ki :P

*Not: Bütün terimleri internetten tek tek araştırabilirsiniz. Ki sırf bunun için yazmadım. Ruhsal yolculuğa çıkmak isterseniz diye :P


-Vay,şimdi bir video seyrettim,nasıl atılacağını da öğrenmiş bulundum.
Neyse efendim :)
Şimdilik yazacaklarım bu kadar,iyi geceler diliyorum hepinize :)

23.40


10 Nisan 2010 Cumartesi

Inglot Freedom Shadow 2


Yine Inglot'tan alınan mavi ve pembe farları tanıyacağız bugün :)


Renkleri olduğu gibi yansıtmaya çalıştım. Flaşın yansıması olmasaymış birebir olacakmış,öyle düşünün :)

Pembe far kesinlikle koyu bir pembe. Halk arası tabiriyle "çingene" pembesi bir renk. Sedefli bir far. Yapısı gayet güzel,far fırçasıyla çok uyumlu,güzel dağıtılıyor :)
Renk : 755S2

Mavi Far mavi yazının renginde bir far... Pembe için söylediklerim bunun için de geçerli... Bu da sedefli bir far,içinde hafif ışıltıları var.
Ayrıca ikisi de çok kalıcı...
Sarı far gibi ;)
Renk: 431

Swatch'ları ise şöyle :)


Takipte kalın :)

Aslı:)
14.30

Inglot Freedom Shadow :)


Merhabalar :)
Uzun bir aradan sonra sizlere çok önce aldığım Inglot paletimdeki sarı farı yani 768S6 numaralı farımı tanıtmak istiyorum ...
Inglot'taki indirimden almıştım 5.5 Tl'ye... Gerçekten bu kalite için komik bir fiyat.

Farımızın içinde çok güzel ve çok hafif ışıltılar var resimden de anlaşıldığı üzere :)
Farın boyutu çok devasa görünmüş fakat farım 1 TL'nin köşelisi olarak düşünülebilir hiç almayanlar için :)

Dün swatch almak için elimin üzerinde denedim ve yıkamadım :)
Sabah kalktığımda hala yerli yerindeydi :)
Ben bunu çok sevdim:)
Şimdi paletimdeki parçalanmayan diğer renklerimi de tanıtıp sabunlara geçeceğim :)
Takipte kalın :)

15 Mart 2010 Pazartesi

Değişim başlasın a dostlar!

Bir sürü bahaneyle giriş yapabilirim bu yazıya :)


Çok boşladım biliyorum,çok sıktım artık.
Ama bunun sebebi üzerimdeki bıkkınlık falan değil,bilgisayarımın kartımı okuyamamasından kaynaklanan resim atamama problemi...
Ama neden 1-2 satır kelam yazmadığıma gelirsek bla bla bla...


Eğer sorunumu halledebilirsem,başlıyoruz :)
Hadi bakalım!

#aslı

26 Ocak 2010 Salı

Padaung Kadınları


Mümkün olabildiği her yerine takı takan bu kadınlar(kızlar,çocuklar)ın en büyük özelliği boyunlarına taktıkları kolye biçimindeki halkalardır. Bu kadınlara halk dilinde "zürafa kadınlar" da denmektedir.


Rivayetlere göre Padaung kadınları bu kolyeleri çeşitli sebeplerden dolayı takmaktadır.

Birisi zamanında erkeklere esir düşmemek için çirkin görünmeye çalışmaları,diğeri ise çeşitli hayvan saldırılarından boyunlarını korumak için taktıklarıdır.
Sanıldığının aksine Padaung kadınları bu durumdan rahatsız olmamakta,hatta kendi istekleriyle taktıklarıdır. Bunların asıl amacı boyunlarını uzatmaktır fakat bu halkalar boyunlarını uzatmaz,taşıdıkları yükten dolayı köprücük ve omuz kemiklerini düşürerek duruş bozukluğuna sebep olur.
5-6 yaşlarındaki çocuklara bu halkayı takmak isteyip istemedikleri sorulur. Kendi hür iradelerine göre halkaları takılır.
Takılan halkalar bir daha çıkartılamaz. Çıkartıldığında boyun uzun olduğundan kafayı taşıyamaz ve yana doğru kırılarak insan ölür. Fakat çıkartıldıktan sonra yaşayan tek kadın hayatını boyununa taktığı desteklerle geçirmiştir.

Resim Kaynak
Resim Kaynak

22 Ocak 2010 Cuma

Hakkımda 7 Şey


Sevgili Ceci'm beni mimlemiş... Sağolsun,o mimler de ben yapmaz mıyım :)
Hadi başlayalım o zaman...

1. Efendim en birincil özelliğim olarak şu anda aklıma gelen şey çok merhametli olmamdır. Birisi ile küstüğümde onu üzgün ya da kırgın görsem,dayanamam barışırım.
2. Hayatı tiiye alırım. Öyle bir alırım ki hemde ... Hayat benim oyuncağım olur. Herkesin neden bu kadar çok derdi olduğunu sanırsam bu yüzden anlamıyorum...
3. 2.maddeden de anlayacağınız üzere beni hiçbir zaman morali bozuk olarak bulamazsınız... Her zaman mutluyumdur,her zaman güleç. Suratımdan gülümsemeyi bir an bile eksik etmem. Hatta şu an bunu yazarken bile gülüyorum o şekil :)
4. Küçüklükten beri saçımı saç kurutma makinası ile kuruturum fakat hep ıslak dolaşmaya özenmişimdir. Ama sinüzitim olduğu için bunu hiçbir zaman yapamamışımdır. Utanmasam deniz kenarına bile kurutma makinası getirebilecek tip bir insanım...
5. Zaman takıntım vardır. Ve ben bundan çok rahatsız olsam da sürekli saate bakarım. Eğer yanımda bir saat yoksa vay halime... Hatta etrafımdakilerin vay haline. Kimde saat varsa bıktırana kadar sorarım evelallah :D [Aklıma geldikçe bakarım,her dakikam saatle değildir.] Hatta küçükken saatleri not tutuyordum,ileride birgün gelir de bak bu tarihte bu zamanı karalamışım derim gibisinden...
6. Hiç birşeyi atamam... Eğer etrafta çöp kutusu yoksa çikolata kaplarımı bile çantamda saklarım... Ve onlar benimle yıllanır artık. Yıllar yılı dert yolunda ne ilk ne de sonuncu onlar :)
7. Ve son olarak kırmızıyı ve karı çok severim... Tam bir kitap kurduyumdur... Not tutmayı,resim yapmayı ve fotoğraf çekmeyi de çok severim. [Yakında bunların hepsiyle ilgili ortak bir karara varıp diğer blogumda yayınlıyacağım zaten...]

**Az önce olağan bir aksiyondan çıkmanın verdiği heyecanla bu kadar yazabildim. Aslında 7.madde olarak aklıma başka birşey geldi de şu anda unuttum. Yazamadım... Neyse ben hatırlarsam yazarım,sağlık olsun...

Bende bu mimi ;

Siyah Kedi
Roxelanne's
Dominika
Bakkal
Sechhill
Colors of Angel
Zuzu Günlüğü'ne paslıyorum...

*Bunları yazdıktan sonra aklıma geldi... Şu "deyil" "miğde" "herkez" gibi şeyleri bloglarında göze soka soka yazanlara gıcık oluyorum. Bu bir madde değil de not olmalı bence. Hı hı evet.


21 Ocak 2010 Perşembe

Gece Serumu

Sizlere bu yazıyı saç bakım dosyamda yayınlamayı düşünüyordum ama biraz daha ön bilgi vermek istedim sizlere :) Efendim benim saçlarım aşırı dalgalı,aşırı kuru ve aşırı kabarıyor... Eğer yeni yıkandıysam tam bir fiyasko... Saçlarıma ne yaparsam yapayım,en fazla 1 saat dayanıyor... Bu yüzden benim saçlarımla sorunum bir hayli fazla... Hala tam olarak çözüm bulamasam da denediğim birkaç yol var... Onları bir sonraki yazımda paylaşmak istiyorum.
Şimdi gelelim asıl konumuza,saçlarım kuru olduğu için bu ürünün vaatleri bana çok uygun geldi... Tüm gece saçlarınızda durup,saçlarınızı parlatıyor bu serum... Ve gerçekten etkili...


Akşamları yatmadan önce bunu kafama sürüp,durulamadan bununla yatıyorum. Sabah kalktığınızda durulayıp durulamamak sizin elinizde... Avon'dan kendilerini 20 ytl gibi bir fiyata temin edebilirsiniz :) Güzel bir serum yapmışlar,kendilerini ilk defa tebrik ediyorum...

20 Ocak 2010 Çarşamba

Zuzu Hediyeleri :)


Sevgili Zuzu Günlüğü'nden yılın ilk günü kazandığım hediyelerim birkaç gün önce elime geçti :) Öncelikle hepsine tek tek bayıldım,teşekkür ederim :)

Rosense'nin kremlerini zaten kullanıyorum,biliyorsunuz :) Bu yüzden onlar hakkında yorum yapmayacağım. İxora parfümlerim için de teşekkür ederim... Farların renkleri tam olarak aşağıdaki gibi :) Ben bunlarla çok güzel makyajlar yaparım yalnız :)

Bu kapakçıktaki ayna cezbetti beni :)
Sağol tatlım,güle güle kullanıyorum :)

18 Ocak 2010 Pazartesi

Moda ve Dikiş Zamanı hediyeleri :)

Bu arkadaşımız da güzel bir hediye kampanyası başlatmış. 2 tane hediye seçeneği var :)

Hediyeler çok hoş :)
Kazanmak istiyorumm :)

Buyurun buradan ulaşabilirsiniz !

13 Ocak 2010 Çarşamba

Gün Işığı Ödülüm

İlk defa ödül almanın verdiği heyecanla sizlere ödülümü taktim etmek istiyorum.
Bu ödülü bana layık gören Roxelanne arkadaşımı da kocccaamann koccamaaan öpüyorum... :)


Ben de bu ödülü ;

Hesionka
Mughetto
MakyajCantam
Zuzu Günlüğü
ve
Siyah Kedi'ye postalıyorum :)

9 Ocak 2010 Cumartesi

Uzun bir aradan sonra...

Sizi çok boşladığımı biliyorum,bir yığın yüküm vardı omuzlarımda... Hala da o yükü omuzlarımdan atabilmiş değilim fakat biraz ferahladım sadece...
Şu anda çok meşgulüm aslında fakat biriken yazılar ve fotoğraflar var... Onları tek tek ayarlıyacağım yayınlanması için :) Bu yazı benden canlı canlı gelsin şimdi :)
Geçenlerde Avon'un çıkarttığı en beğendiğim ve hasta olduğum parfümleri aldım. Kokuları özellikle harikalar fakat çok kalıcı değiller. Edt olmasının kötü bir yanı işte...

[Soldaki fire me up, sağdaki make me wonder]
Gerçekten adlarının da çağrıştırdığı gibi soldaki seksi ve çekici bir koku. Soldaki ise gizemli ve harika bir koku... Ben görüldüğü gibi sağdakini baş tacım yaptım fakat özel günlerimde kırmızısı daha hoş oluyor. Bu arada kırmızısı daha kalıcı gibi sanki :) Make me wonder,make me fireden daha hafif bir koku.


Bunlar ise MakyajCantam'dan gelen harika fırçalar... Sağdaki ise oriflame'den,Iraz'dan tamamen bağımsız bir fırça :)

Fırçalar hakkında tek tek yorum gelecek ama güzel fırçalar oldukları kesin.
Şimdilik bu kadar,en kısa zamanda tekrar görüşmek üzere :)

(not:Sağdaki tarihler göz zevkinizi bozuyor olabilir ama benim tarih takıntım var,kusura bakmayın. Kesip atamıyorum :) )

4 Ocak 2010 Pazartesi

Doğum günüm kutlu olsun! :)


Bugün benim doğum günüm.
Kelimeler büyüyor ağzımda.
Bildiğim bütün hayatlarrr!

Evettt :)
Bugün beni ağlatan,üzen ve güldüren çok insan oldu. Ama bugün asıl arkadaşı öğrenmiş oldum. :) Neyseki artık...
Üzülmüyorum buna,seviniyorum. Hayatımdaki tüm pislikleri savurup attım bugün :)
Evet bugün benim doğum günüm,şu an duygu yüklüyüm. Bir hayli ...
Elim ayağıma dolanıyor bu satırları yazarken .
Çok şaşkınım şu anda...
:)
Doğum günüm kutlu olsun :)


1 Ocak 2010 Cuma

Oy 2010 oyyy :)

Ben her zaman bir yılı daha geride bıraktığımız için,ağlamamak için kendimi zor tutarım. Çünkü zaman ellerimizden akıp gidiyor,daha dün gibi hoşgeldin 2009 diyordum,daha dün gibi defterimin kenarına hoşgeldin 2006 diye karalıyordum. Hepsi hoşgeldi,hoşgitti...
Acımız,mutluluğumuz,sevincimiz,kırgınlığımız,üzgünlüğümüz,gıcıklığımız,bir parça burukluğumuz oldu ama yine de ne olursa olsun mutlu girdik yeni yıla...
Hep dileklerimiz mutlu oldu,güzel oldu... Herşeyi bir kenara itip yeni bir sayfa açtık 201o da :) Yolunda gitmesi gereken işleriniz varsa bile uğur getireceğine inandınız 2010'un :)
Çok üzüldüm 2009 sana,gittin,hiç bir zaman geri gelmeyeceksin,anılarım da gitti seninle,aklımda kalacak fakat gözümün önünde tekrar canlanmayacak olan anılarım,yazdığım yazılar,çizdiğim resimler hepsi 2009'la birlikte gitti. 2009 taslakları kaldı elimizde,boş bir gülüş,boş bir bakış kaldı ondan geriye sadece...

"2 0 0 9 , hadi gel bekliyoruz." Dediğim günler ne kadar net gözümün önünde.
Neden gittin sanki?

Yeni bir yıl,yeni bir umut,yeni bir bakış var şimdi...
2 0 1 0 da geldi işte :) Beklediğimize değdi mi gerçekten?
2009 geri gelsen???

[Not: Belki bu yazdıklarım bazılarınıza göre çok saçma gelebilir,fakat ben özlüyorum işte,geçen her yılı geri getirebilmek istiyorum,neden gitti,ömrümüzden 1 yıl daha gitti diye üzülüyorum. Artık biliyorum,2009'un çok güzel geçtiğini biliyorum,acısıyla tatlısıyla çok güzeldi... Ve her zaman bir burukluk var içimde,geri gelsin istiyorum... :( ]

Zaman kavramı benim için çok önemli,her geçen saniye benim için çok değerli,herkes için öyle. Fakat insan bunu ne zaman anlayacağını tartamıyor işte...

Ama şöyle bir durum var ki :)
2010'da yapalım,2009'a sığdıramadığımız güzelliklerimizi.
2010'da yapalım her yeni birşeyi :)
Milli Piyango bileti vurmadı diye üzülmeyin ya :)
Amaaan... :)
Loto vurur bize de di mii ? :D

Neyse hoşgeldin 2010 :) Umarım 2009'u yeniden aratmazsın bana...
Bu arada çok mutlu girdim yeni yıla çünkü zuzugünlüğü'ndeki hediyeleri kazanmışım. Kendisine çok teşekkür ediyorum :)